18 Mayıs 2013 Cumartesi

Göz Açıp Kapayıncaya Kadar Geçer Hayat

   Bu yıl üniversitenin son yılı. Yani bir ay sonra, girmem gereken sınavlar hariç, üniversite hayatım bitmiş olacak. Seneye hem bir büroda çalışıp hem de kalan sınavlarıma gireceğim ama ilk dönem iki, ikinci dönem de sadece üç sınavım kalacağı için onların dışında pek bir bağım olmayacak. Ben İstanbul'da yaşadığım için memlekete dönme ya da ev arama gibi telaşlarım yok ama okuldaki en yakın 4 arkadaşım şehir dışından geldiler ve İstanbul'da yaşamaya karar verdiler. En azından şimdilik. Son sene olmasının verdiği rahatlıkla vizelerden beri sadece perşembe günleri okula geliyorduk, o da adli tıp dersi olduğundan ve hoca yoklama aldığından. Daha önce adli tıp araştırma grubundaydık Prag'la, ama sonra hoca iptal ettiğinden derse ilgimiz biraz azaldı. Geçen perşembe de okuldan sonra kantinde otururken, internetten kızlara ev bakıyorduk. Ben avrupa yakasında yaşadığım için her yerde kiraların burada olduğu gibi yüksek olduğunu sanıyordum. Meğer anadolu yakasında baya uygun yerler varmış. İnternette 4+1, dubleks ve çatı katı olan bir ev gördük, ve kirası sadece 1000 liraydı. Hemen atladık tabi. Onlar üç kişi ev arkadaşı olacak ama Roma her zamanki gibi hayal dünyasına daldı ve beni de 4. ev arkadaşı ilan etti. Hemen emlakçıyı aradık ve evi görmek istediğimizi söyledik. Aslında ev sahibi evi aileye kiralamak istiyormuş, o yüzden üniversiteden yeni mezun üç kız onu biraz düşündürdü tabi. Emlakçı ev sahibini arayıp bize geri döndü. Ne dese beğenirsiniz ? "Erkek arkadaş falan getirmezseniz sorun yok." Biz orta yol bulmak için bu konuda bir sorun yaşanmayacağını söyledik ve doğru Altunizade'ye gittik. Emlakçıyla birlikte çıktık yola. Ve hayaller yıkılmaya başladı. Meğer ne zormuş bu ev bulma işleri... Ev daha girişinden ofsayttı. Biz ev sahibini beklerken mahallenin dedikoducu teyzesi olma potansiyeli yüksek bir teyze gelip bizi süzdü, evin kirasının aslında 900 olduğunu söyledi ve gitti. Evin önünde her cuma bütün sokak boyunca pazar kuruluyormuş. Bir bahçeden eve giriliyor ama bahçe o kadar bakımsız ve pisti ki her yerde sinekler geziyordu. Ve bahçede çok eski iki koltuk vardı, eminim orada pire de vardır. Girdik eve ama olmayacağı en baştan belliydi. Çatı katı dediği yer önceden terasmış, sadece üstünü tahtalarla kapatmışlar, kuşlar yuva yapmış !! Diğer dört oda genişti ama bakımsızdı. Tuvalet desen bildiğin onarıma ihtiyacı vardı ve çok pisti. Dubleks ev ama merdivenler metaldendi ve kenarlar da dökülmeye yüz tutmuş betondu. Üstelik evin alt katında ev sahibi yaşıyormuş ve evinden kötü bir koku yayılıyordu. Hani böyle yemek kokusuyla karışık pislik kokusu olur ya. Biz teşekkür ettik ve çıktık. 


     Emlakçı size uygun başka bir ev daha var dedi ve bu sefer oranın yolunu tuttuk. Baya da yürüdük. Bu arada emlakçı elinde tespih, mahallenin delikanlısı edalarında önümüzden yürüyor, salak yandaşı arkamızdan. "Bu mahalledeniz biz, hiç olay olmaz, kızlara yan gözle bakılmaz, bakanı bitirirler." falan diyor. Gördüğümüz diğer ev gerçekten muhteşemdi. 3+1, salonu geniş, ve salonda tavandan yere kadar pencere var ve boğaz köprüsüne bakıyor. Evin girişi koridarda, ayakkabı ve ceketler için kocaman bir dolap var. İki tuvaleti var ve tertemiz. Ev daha yeni yapılmış ve kirası sadece 1200 lira. Erkek arkadaş muhabbeti yine açıldı maalesef. Hukuk mezunu olmamızın biraz güven verdiği belliydi ama üç öğrenciye ev kiralama konusunda biraz endişeliydiler. Yine de o muhabbet bana çok çirkin geldi. Eve erkek arkadaşımız yemeğe gelse, hatta kardeşimiz bile gelse hemen garip garip bakacaklarına eminim. He ben belki şimdilik ev arkadaşları olmayacağım ama illa ki bir gün eve çıkacağım. Bu muamele çok canımı sıktı anlayacağınız. Bu ikinci ve güzel olan evin karşı dairesinde de ev sahibinin erkek kardeşi oturuyor, emekli öğretmen, çok da tatlı bir insan. Ama emlakçılar sürekli o muhabbeti açtı ve bizi deli ettiler. Metrobüse çok yakın olduğunu söylediler ama maalesef o kadar çok yol gittik ki o evde de yaşanmayacağını anladık. Araba şart. Üstelik metrobüs durağına çıkan merdivenler en az elli basamak ve çok dik. Hatta yarısında düz bir zemin var ve dinlenmek için bir bank koymuşlar. :) Orası da gitti yani. Baya yorulduk ve Kadıköy'e geri döndük.


     Prag'la Karaköy vapuruna bindik, sohbet ediyorduk. Birden fark ettik ki o gün girdiğimiz ders fakültede birlikte girdiğimiz son dersti ! Önümüzdeki hafta finallerden önceki son haftaydı ve derslere girmeyecektik. O gün dersteyken de son ders olduğunu fark etmemiştik. Bir an gözlerim doldu. Dört sene ne ara geçip gitmişti ? Okulun ilk gününü hayatım boyunca unutmam. Amfide tek başıma oturuyorum, onca yıl uğruna çalıştığım yerdeyim ve gireceğim ilk hukuk dersini bekliyorum ve hiç arkadaşım yok. Bir de dördüncü sınıfın ilk gününü hiç unutmuyorum. Okul hayatımın son ilk günü. :) Amfide oturuyorum, dersin başlamasını bekliyorum, hala çok arkadaşım yok ama ömürlük 4 arkadaşım var ve bazı kişilerle de en azından selamlaşıyorum. 3 sene ne ara geçti diye düşünüyorum. Perşembe günü de vapurda son dersime girmiş olduğumu fark ediyorum. O an yaşadığım duyguları anlatamam. 4 sene ne ara bitti anlayamıyorum. Uğruna o kadar çalıştığım hukuk fakültesi bitti, onun da ötesinde okul hayatım bitti. Seneye gireceğim 5 sınav olmasa okulla hiç bağım kalmadı. Zaten çalışacağım için artık okul hayatının avantajları benim için geçerli değil. Çok acımasız olduğu söylenen iş hayatına atılmak zorundayım. Üniversite hayatım boyunca çok derse girmemiş olsam da çok sevdiğim ve derslerini şimdiden özlediğim hocalarım aklıma geliyor... Falan filan. Zaman nasıl bu kadar çabuk geçiyor bilmiyorum. 

     Sevgilimle geçirdiğim 4 sene aklıma geliyor sonra. Ne zorlukları atlattık, ne sınavlar verdik birlikte, hem tükettik hem toparladık birbirimizi. Birbirimizin parçası olduk ve her zamankinden daha güçlü olduk birlikte. Şimdi onunla aynı evde yaşamak için, hatta evlenmek için sabırsızlanıyorum. Hatta bazen bana evlenme teklif edeceği anla ilgili hayaller kuruyorum. O anın bir an önce gelmesini istiyorum. Ama bir yandan da zaman bu kadar çabuk geçmesin, birlikteliğimize, gençliğimize doyalım istiyorum. Göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor hayat...

2 yorum:

  1. Erkek arkadas getirme muhabbeti çok can sıkıcı hakikaten, zaten zor olan ev bulma işini iyice yokuşa sürüyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle, zaten zor bir iş. Bir de insan kendini kötü hissediyor o muameleyi görünce.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...