4 Temmuz 2013 Perşembe

Salaklık Diz Boyu

     Bazen kendimi çok sıkıcı, değersiz ve tembel hissediyorum. Bazen de çok enerjik, istediğim her şeyi yapabilirmişim gibi... Bazen bir sürü arkadaşa sahip olduğumu düşünüyorum, bazen hiçbiri tam olarak içten değil gibi. Sadece Paris var her zaman içten olan, her zaman en iyi olan, her zaman güvenilir olan. Bazen zıtlaşsak da onunla her şey mükemmel, samimi. Aslında biz pek zıtlaşmayız. 21 yıldır hiç tartışmadık mesela. Ben terssem o alttan alır, o tersse ben. Nedense bu ara bu zıtlıkların artmasının Vegas olduğunu düşünüyorum. Vegas'ı çok seviyorum aslında. Paris'in benden sonraki en yakın arkadaşı o. Liseden beri birlikteler ve çok şey paylaşmışlar. Biz büyürken her şeyimiz aynıydı Paris'le. Sonra tabi ki farklı yönlerimiz ortaya çıktı. Bu farklılaşmada Vegas, Paris'in ciddi bir ilişkisinin olmaması ve İstanbul etkili oldu. İstanbul'la 4.5 senedir ciddi bir ilişkim olduğundan onlara çok rahat gelen bazı şeylere ben biraz kapalıyım. Bazen Paris'in Vegas'la daha çok eğlendiğini düşünüyorum. Çocukça biliyorum.


     Paris'le hem çok iyi sohbet ederiz hem de çok güleriz. Vegas'la birlikteyken sadece güleriz. Ben Vegas'la 2 yıldır falan çok yakınım. İlk zamanlar çok şey paylaşabildiğimizi sanmıştım ama sonra onun çok farklı olduğunu gördüm. Benim asla muhattap olmayacağım insanlarla arkadaş olabiliyor, asla yapmayacağım şeyleri yapabiliyor. Mesela nadiren de olsa ot içebiliyor. Üçümüz bir araya geldiğimizde sadece Vegas konuşuyor bazen. Paris ya da benim hayatımla ilgili pek soru sormuyor, biz anlatırken de bazen dinliyor bazen dinlemiyor. Sürekli çalıştığı reklam ajansıyla ilgili bir şeyler anlatıyor. Bana çok değer verdiğini biliyorum, ben de ona çok değer veriyorum ama bazı şeyler yürümüyor. Ama benim asıl üzüldüğüm Vegas'la zıt düşündüğüm bir konu olduğunda Paris hep Vegas'la aynı düşünüyor oluyor. Mesela Paris biraz önce mesaj attı, Pazar günü konser varmış. Sen ben İstanbul, Vegas, Vegas'ın sevgilisi hep birlikte gidelim dedi. Ama ben biliyorum ki İstanbul gelmek istemeyecek. Hem bu saydığım sebeplerden dolayı Vegas'tan hoşlanmıyor, hem de başka bir şeyden dolayı Vegas'ın sevgilisinden hoşlanmıypr. O sebep de şu ; Gezi parkı direnişi sırasında bizim Gezi'ye gittiğimiz bir gün Vegas'la sevgilisi de oradaydı. Ben, İstanbul, Paris ve kardeşim gitmiştik ve Paris Vegas'ın yanına gitmemizi istedi. Tabi ki gidip selam vermeliyiz bunda sorun yok. Dakikalarca onları aradık o kalabalıkta, en sonunda bulduk. Vegas hemen ayağa kalkıp bize selam verdi, öptü. Sevgilisi bize arkası dönük şekilde oturuyordu ve dönüp selam bile vermedi. Vegas eliyle dürtünce kalktı, selam verdi, sonra da geri oturdu. Bu beni çok rahatsız hissettirmişti, tabi İstanbul'u da. Paris'in umurunda değildi, olmak zorunda da değildi zaten. Paris'in mesajına cevap yazdım, "O tavırdan sonra İstanbul'un gelmek isteyeceğini sanmıyorum." dedim. Paris önce cevap bile yazmadı, sonra ben tekrar yazdım. İkimiz o kadar yakınız ki cevap bile yazmamak gerçekten kırıcı oluyor ve her konuda aynı düşünmek zorunda değiliz. Böylece tatlıya bağlandı durum. Maalesef aklıma takıldı, ben mi çok takıntılıyım bu konularda, yoksa bu sadece insanlardan biraz incelik beklemek mi ? Aslında cevabın da pek önemi yok ki. Her insan farklıdır, her insanın hissettikleri, karşısındakinden beklentileri farklıdır. O tavır bana saygısızca geldiyse, diğer insanlara normal gelmesinin bir önemi yok. Tabi ki bazen etrafımızdakilerin de fikirleri önemlidir ama bir yere kadar.

     Bazen insanlara biraz fazla değer verdiğimi düşünüyorum. O kadar çabamıza rağmen Roma Adana'ya ailesinin yanına döndü. Babası ev bulmak için çok kısa bir zaman verdi, o kısa zaman içinde ev bulamadık. Ama babasına bulduğumuzu söyleyip biraz zaman kazanabilirdi. Kaldı ki o döndükten ertesi gün sonra gerçekten de ev bulmuştuk. Babasına yalan söylemesi şimdi size kötü bir şey gibi gelebilir ama babası gerçekten o yalanı hak ediyor. Çünkü o kadar sert bir insan ki Roma'nın üzerinde kurduğu baskıya inanamazsınız. Mezuniyet balosuna gelmesine bile izin vermedi. Roma ona söylemeden gelmek zorunda kaldı, akşam da tuvalette babasıyla yurttaymış gibi konuştu. Lisede de anadolu öğretmen lisesinde yatılı okudu Roma. Üniversitede bizimle birlikte istanbulda okudu. Yani 14 yaşından beri zaten ailesinden ayrı kalıyor, kendi ayakları üzerinde duruyor. Ne kadar ailesinden maddi destek alıyor olsa da nerede yaşayacağına ve nerede çalışacağına karar vermeye hakkı var bence. İşte ben bunları yazıyorum, haftalarca da Roma'yla konuştum ama o bana mısın demedi. Babasına ev buldum deme cesaretini, hayatının kontrolünü alma cesaretini gösteremedi. Ve üstelik bu konuda ona sitem ettim diye bana trip attı. Banane ki Allah aşkına ? İstediğin yerde yaşa banane ! Ne biliyor musunuz ? Ben arkadaşlarıma çok ama çok değer veriyorum. Ama sonunda böyle oluyor işte.

     Hep böyle oldum ben zaten, hep her şeyi abarttım. Duygularımı bile gereğinden daha yoğun yaşadım hep. Hatta bazen normal yaşadığımda kendimden şüphe ediyorum duygularımı mı kaybettim diye. Salaklık diz boyu.

     Peki sevgilimden çok mu şey istiyorum ? Sadece normal olalım istiyorum. Arada bana çiçek alsın. Para vermek zorunda değil, yoldan geçerken gördüğü bir çiçeği koparıp getirsin yeter. Gezelim mesela. Bir gün akvaryumu gezelim, bir gün müzeleri, bir gün bisiklet sürelim birlikte, bir gün hayvanat bahçesine gidelim. Bazen çok romantik olalım, bazen taş atıp kaçalım falan. Yeter ki pozitif olalım.

     Evet ya, çok şey istiyorum ben.

3 yorum:

  1. Ahh canım ya.

    Sen azıcık duyarlılık bekliyorsun bu kadar, ben de senin gibiyim. Ben düşünüyorsam, başkaları da düşünebilmeli mantığı.

    Düşünsünler. Sitem etmeden, tartışmadan, kaybetmeden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen o mantık ama maalesef öyle yürümüyor, herkes farklı. Azcık daha zorlasalar olur sanki :)

      Sil
  2. very nice *_* your blog is very lovely and interesting. maybe follow each other? im glad if you visit my blog, too <3 keep in touch!

    xx
    beauthi.blogspot.com

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...