17 Ekim 2013 Perşembe

Hayatı Kendime Nasıl Zehir Ediyorum? #4

     Hiç etrafınızdaki herkesin sizden bıktığını hissettiğiniz oldu mu ? Yani çevrenizde sevdiğiniz herkes sizden yaka silkiyor, sizin suratsız ve gıcık olduğunuzu düşünüyorlar. Ama sizi o kadar çok seviyorlar ki bu suratsızlığınıza katlanıyorlar, asla bırakmıyorlar ama laf arasında da ne kadar gıcık olduğunuzu söylüyorlar. Ve önemli olan şey de şu, siz gerçekten gıcıksınız.

     Ne yapsam ne etsem işe yaramıyor. İçimden çoğu zaman gülümsemek gelmiyor. Zorla gülümsediğim zamanlarda da yakınımdakiler anlıyorlar. Bu sorun çok uzun zamandır var. Sürekli suratsızım, mutsuzum, hayatı kendime de etrafımdakilere de zehir ediyorum. Böyle bunalımda olduğum dönemler hep oluyor ama bu ara arttı. Çok çabuk sinirleniyorum. O kadar sinirliyim ki. Annem ilk defa psikiyatra gitmem gerektiğini söyledi. Psikologun yardımcı olamadığını düşündü heralde. İlaçlar hakkında hep kötü şeyler duydum, hep reddettim. Hatta ilaç kullananlara hep kızdım. Kendilerinde iyi olma gücünü nasıl bulamazlar diye suçladım. Ama bulunmuyormuş bazen işte...


     Aslında uzun zamandır böyleyim ama şu andan bahsedersem her şey hafta sonu Paris'in evinde kalırken başladı. Ben staj yapayım diye iş arıyordum ama bir türlü bulamıyordum ya, Vegas bana bir eleştiri getirdi. O an anladım ki eleştiriyi kaldıramıyorum. Bana ne istediğimi tam olarak bilmediğimi, iş görüşmelerinde bile yokuşa sürdüğümü söyledi. Haklıydı. Ne istediğimi tam olarak bilmiyorum. Yok şu saatlerde çalışmam yok şu davalara bakmıyorlarsa çalışmam. Sonra iş görüşmelerim şöyle böyle diye yakınıyorum. Kim tam olarak istediği işi bulabilmiş ki ? Hem ben daha sadece iş öğrenmek için çalışacaktım para kazanmak için bile değil. Bu kadar yakınmaya hakkım yok. Aslında ben çalışmak falan istemiyorum. Bunu kendime itiraf etmeliydim önce. Hele bu ara o kadar tembelim ki ders çalışmaya bile enerjim yok. Vegas'ın karşısında kendimi öyle bir savunmaya geçtim ki, sanki o bana karşı kötü niyetliymiş gibi davrandım. O an kendimi kötü hissettim ama gururumdan Vegas'a kusura bakma bile diyemedim. Sonra doğruluk mu cesaret mi oyununa başladık. Yazdığım sorulardan bir tanesi şöyleydi : "Karakterinde bir şeyleri değiştirme şansın olsa nelerini değiştirirdin?". İşte bu soruyu cevaplayarak Vegas'tan af dilemiş oldum. Ama Vegas'tan af dilemekle hiçbir şey çözülmüyor. Bu benim kötü bir huyum. Karakterim demek istemiyorum çünkü bu huysuz ve sinirli olma durumunun benim karakterim olduğunu kabul etmek istemiyorum. Sadece bir huy, ya da üstesinden gelebileceğim bir dönem olmasını istiyorum. Öyle olduğuna inanmaya ihtiyacım var.

     Sonra Paris bir soru buldu. Soru şu :"Bende bir şeyleri değiştirmek istesen neyi değiştirirdin ? En gıcık olduğun huylarım neler ?" Bu sorulara cevap vermek kolaydır. Çünkü karşımızdaki insanlarda kusur bulmaya bayılırız. Bir de o gıcık olduğumuz konuları söylemeye fırsat bulduk mu kimse bizi durduramaz. Haksız mıyım ? Ama asıl zor olan bu sorunun cevabını kendimiz için duymak. Paris ve Vegas benimle ilgili gıcık oldukları şeyleri söylediler. O an başladı işte kendimden nefret etme anım. Vegas şunları söyledi : "Bazen sana bir şey söylemek istediğim zaman ya da bir öneride bulunmak istediğim zaman iki kere düşünüyorum ve kelimelerimi çok dikkatli seçiyorum. Yanlış anlamaya o kadar müsaitsin ki söylediklerime hemen alınacakmışsın gibi geliyor. Karşındaki insan sana bir eleştiri getirdiğinde ya da cevap verdiğinde o insanın iyi niyetli olabileceği aklına gelmiyor. Hemen kötü niyetliymiş gibi algılayıp kendini savunmaya geçiyorsun. Kötü yönünden anlamaya çok meyillisin. Bir de bir şeye kırıldığın zaman o an kırıldığını söylemek yerine susuyorsun. Sonra o şeyi kafanda kuruyorsun ve öyle bir hale getiriyorsun ki olduğundan çok daha kötü oluyor ve sonra aniden patlıyorsun karşı tarafa." Vegas söylediklerinde sonuna kadar haklı. Daha iyi tarif edemezdi. Sonra Paris söyledi." Çok sinirlisin, çok fevri davranıyorsun. Bazen dışarıdayken bir garsona ya da bir görevliye o kadar sinirleniyorsun ki hiç sakin davranamıyorsun ve rencide ediyorsun. Ruh halin çok çabuk değişebiliyor. İyiyken iyisin ama kötüyken hiç çekilmiyorsun. Bütün gün surat asıyorsun." Paris de haklıydı. Dubai de dedi ki :" İyiyken şeker gibisin tadına doyum olmuyor ama moralin bozuksa hiçbir şekilde düzelmiyor ve çok asık suratlı oluyorsun."

     Çok acımasızca ama doğru eleştiriler değil mi ? Bu olanlar hafta sonuydu. Hafta içi İstanbul'la küçük tartışmalarımız oldu ama bir anlıktı. Sonra bu sabah ciddi bir tartışma yaşadık. Benim ona ne kadar kötü davrandığımı ve onu ne kadar mutsuz ettiğimi uzun uzun anlattı. "Suratın hep asık hep mutsuzsun. Bir hafta iyiysen öbür hafta kötüsün. Kendini geliştirmek için hiçbir şey yapmıyorsun. Sürekli olmayacak hayaller kuruyorsun, olmayacağını bilerek daha da mutsuz oluyorsun. Kendini sürekli mutsuz olmaya odaklamışsın. Benim kötü olduğum zamanlarda hiç yanımda olmuyorsun, çünkü sen de hep kötüsün. Beni, benim sorunlarımı hiç önemsemiyorsun. Artık buluşma günlerinde bugün ne için tartışacağız acaba diye korkarak geliyorum. Sen iyiyken aramız mükemmel, ama sen kötüysen hayatı zehir ediyorsun" dedi. O kadar haklıydı ki, o kadar üzüldüm ki onu bu kadar üzdüğüm için. O benim gözümün içine bakıyor güleyim diye... Bir şeye sinirlendiğimde bütün sinirimi ondan çıkardığımı söyledi. Hani önceki yazımda demiştim ya en yakınım İstanbul ama beni çok sevdiğinden kusurlarımı net göremeyebilir diye. Çok net görüyormuş. İstanbul'la sabah tartışmıştık. Bugün buluşmamaya karar verdik. Sonra kahvaltı sofrasında kardeşimle ve annemle tartıştım. Bana aynı şeyleri onlar da söyledi, hatta kardeşim yalancı olduğumu, olayları çarpıttığımı ve insanı çileden çıkardığımı da söyledi. Bütün bunlar çok fazla geldi. Bir ağlamaya başladım, üç saat susmadım. Üç saat. Gözlerim şu anda o kadar şiş ki her göz kırpışımda ağrıdığını hissediyorum. 


     Ben ne bok olduğumun farkındayım da, insanları bu kadar kendimden soğuttuğumun farkında değildim sanırım. Ve ilk defa hepsi ağız birliği etmişçesine aynı şeyleri söyledi. Ben de biliyorum hepsini. Kendimden ne kadar nefret ettiğimi bir bilseniz. Gerçek hayatta beni tanısanız eminim siz de sevmezdiniz. Belki sevmiyorsunuz da. Ben böyle bir insan olmak istemiyorum. İstanbul'u kaybetmek istemiyorum.

     Artık gerçekten kırıldığımda, gerçekten kızdığımda kimse ciddiyetini anlamıyor. Çünkü normalde zaten o kadar suratım asık ve o kadar çok trip atıyorum ki her zamanki hali havasındalar. Şaka yaptığım zaman bile anlamıyorlar çünkü suratımdan şaka olduğu anlaşılmıyor. Hatta kardeşim suratımın bazı hallerinden nefret ediyor. Bugün tartışırken, anneme anlatırken "Hani suratının gıcık hali var ya aynen böyle bakıyor." dedi. Kızlarla konuşurken de en sevmediğim şeyleri söylemem gerektiği zaman Paris "Heh saymaya başla bakalım şimdi." dedi gülerek. Yani benim sevmediğim şeyler o kadar fazla, ben o kadar somurtkanım ki... O yüzden öyle dedi. Annem her zamanki gibi sonra ben ağlarken yanıma geldi. İyi hissetmem için bir şeyler söyledi, sarıldı. Ne yapacağım bilmiyorum. Ben böyle bir insan olmak istemiyorum. Manik depresif miyim ben ? İlaç mı kullanmalıyım ? Ne kadar mutsuz olduğumu anlatamam. Hani bazı dönemler olur ya, hiçbir şeyle uğraşacak gücünüz kalmamıştır. Sadece uyumak istersiniz. Gelecek belirsizdir ve kendiniz için hiçbir şey yapamayacak kadar güçsüz hissedersiniz. Zaten yapmak da istemezsiniz. Normalde insanlara böyle dönemler hep olur. Ama ben böyle bir insanım. Ben sürekli mutsuz ve insanları kendinden soğutan bir insanım. Çok sinirliyim ve yakınlarıma da hayatı zehir ediyorum. Hele İstanbul... Kim yanında sürekli somurtan, gudubet birini ister ki? Herkes ilişkisinde mutlu olmak ister. İşin kötü tarafı ben hep böyleydim. Yani liseden beri böyleydim. Bazıları babama bağlıyorlar, bazıları özgüven eksikliğine. Yakınınızdaki insanların sizi sorunlu olarak görmesi ve senin sorunun şu diye başlayan cümleler kurması o kadar can yakıcı ki... Çaresizim. Güçlenmem lazım. Her şeyi düzeltmem lazım.

4 yorum:

  1. Hayatı gerçekten de zehir etmişsin kendine. Psikiyatri ve ilaçlar konusuna çok fazla önyargılısın.
    Denemekten ne çıkar? Bagımlı olacağın şeyleri vermezler zaten. Kendini iyi hissetmelisin. Önemli olan bu..
    Arkadaşların , ailen sert konuşmuşlar, sanırım onları son raddeye getirmişsin.
    'Sen iyiyken aramız mükemmel, ama sen kötüysen hayatı zehir ediyorsun'..
    Ben bundan senin bencil bir insan olduğun kanısına vardım. Gerçi ben seni tanımıyorum ama önemsiyorum.
    Yoksa emin ol bu yorumu yapmazdım. Banane der geçerdim. O yüzden lütfen kırılma bana.
    Aynı şeyi arkadaşların ve ailen içinde düşün. Sana böyle çıkışarak belki de son bir şans vermişler.
    Klasik olacak ama herşey sende bitiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için çok teşekkür ederim. Dürüstlüğün için de :) evet haklısın ilaçlar konusunda biraz önyargılıyım hep kullandığın dönemlerde kendi iraden ön planda değil gibi şeyler okudum, bi de nedense ilaçla çözersem kendim üstesinden gelemzmişim gibi hissedicem :( haklısın son raddetiye getirdim, bencillik konusunda fazla düşünmemiştim, yardımcı oldun teşekkür ederim. Hatta bencillik yaptığımı fark etmem çok işime yaradı :)

      Sil
  2. ya bak bunlar geçici olmalı yaaa.
    bişi dicem bak.
    bendeki gelişim yazılarını okusana.
    bu yazdıklarını okudum da nasıl desem genel sorunları bi annat istersen yazsana.
    burda sölediklerin geçici olmalı.
    psikiyatriste gitmek olabilir.
    ama önce bi psikolog da olabilir.

    şöle bi hayatını düşünüp, somut durumları bi annatsana.
    yani sıkıntı ne acaba.

    ama geçici olduğuna da emin ol.

    önemli olan şu, sen gündelik yaşamda çok mu mutsuzsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çookk teşekkür ederim yorumun için :)) Sendeki gelişiim yazılarına kesinlikle bakacağım ama inan daha önce de kitaplar okudum çok yabancı değilim. Psikologa da gidiyorum bir süredir. Bu yazı aslında somut durumu anlatma yazısı gibi oldu benim için. Haklısın belki kendi kendime oturup sorunları sadece kendim için bir yazmalıyım. Çok iyi bir fikir.

      Günlük hayatta bazen çok mutluyum bazen çok mutsuzum, ortası yok..

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...