28 Kasım 2013 Perşembe

Madem Öyle

        Merhaba.
      Şu yazıda bahsettiğim kişi dedemin annesi. Yaşadıkları gerçek. Dedem ve anneannemin hikayesi de biraz acıklıymış, bu kadar olmasa da. Ama anlatmayacağım. O yazıyı yazmamın özel sebebi kadınların yaşadıklarına kendi ailemden vermek istediğim bir örnekti. Hikayenin devamında katil koca ve o karışımı hazırlayan kadını kimse polise vermemiş. Katil koca da ölümüne sebep olduğu karısının üvey kız kardeşiyle evlenmiş, beş tane çocukları olmuş. Ne kadar da ironik değil mi ? 

       Bu ülkede kadın olmak eskiden zormuş, şimdi de zor. Ölümün cezası müebbet hapis olmasına rağmen, tecavüzün cezası sadece 12 yıl. Bu konuda yapmak istediğim şeyler var, ama tabi ki burada bahsederek sizleri sıkmayacağım. İnsan istiyor ki yorum yapılsın, bu konularla ilgilenen, kadınların çektiklerini görebilen birileri daha olsun. Ama neyse, başka şeylerden bahsedelim.


        Dün hayatımın aşkının doğum günüydü. Aslında yarın kutlayacağız, hafta içi müsait değildik. Ama yine de ben ona güzel bir sürpriz hazırladım. Okuldan erken çıkıp bize gelmesini söyledim. Evde yalnızdım, doğum gününde biraz baş başa kalalım istedim. Çıkıp starbuckstan en sevdiği pastadan aldım, sehpanın ortasına koydum. Sehpanın dört bir yanına mumlar yaktım, bir de pastanın yanına. Sevdicek gelince o kadar sevindi ki.. Sonra mumların iki tanesini söndürdü. Birini söndürmeden önce kendisi için dilek dilemesini söyledim, birini söndürmeden önce de bizim için. Uzun uzun dilekler diledi, Allah kabul etsin. Sonrasında elini tutup konuşma yapmak istedim, ama bir türlü beceremedim. Sonra o beni öpmeye başlayınca gerek de kalmadı. :) Güzel bir gün geçirdik. Yarın da yemeğe çıkıp sonrasında şarap içeceğiz. Önceden bu kadar ayrıntılı yazmazdım, nazar değer diye. İnşallah değmez. :)

        Sınavlarım bitti. Fena değiller. İngilizce kursunda çok iyiyim hala ama hocaya artık sinir oluyorum. Hevesle gidiyorum diyordum ya, artık hevesle gitmiyorum. Gerçi arkadaşlarım iyi insanlar olduğundan en azından her gidişimde kahkaha atmadan dönmüyorum. Aralık'ın 25 inde bitecekmiş bu seviye. İnşallah bundan sonraki sınavlarım da çok iyi geçer.

        Bu ara Paris'te bir gariplik var. Sanki içinde fırtınalar kopuyor ama anlatmıyor. Eğer ben yanlış anladıysam, öyle bir şey yoksa, her zamanki bezgin Paris'ten bahsettiğimiz anlamına gelir, ki bu belki de daha kötü. Çünkü bir şeyler insanın canını sıkıyorsa, bir şekilde düzeltir. Ama hiçbir şey canını sıkmıyorsa, her şey boş geliyorsa, bir yerden sonra insan da boşluğa düşer ve sorumsuzlaşır. Boş yaşamak da her şeyden daha kötü bence. O yüzden inşallah bana sorununu anlatır, ben de ona yardımcı olabilirim.

      Hani daha önce saç bakımıyla ilgili bir yazı yazmıştım ya, saçlarımı yumuşatmak istediğimi, çok kırık olduğunu söylemiştim. Çözümü buldum, saçlarım inanılmaz yumuşak. Bütün kozmetik bloglarında okumuşsunuzdur zaten ama bir de ben söyleyeyim. Loreal Extraordinary Oil muhteşem ! 

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...