13 Aralık 2013 Cuma

Hayat Bazen Gri, Bazen Pembe... Rengi Seçmek Elimizde

      Hayat bazen gridir. Umutla çözmeye çalışırız bütün düğümleri. Deneyi başarısız oldukça umutsuzluk galip gelir. Ve umutsuzluk mağlubiyetimizin göz kırpmasıdır. Kaçınılmazdır. Güneş bile her gün mağlup olmaz mı aslında, yerini gri gökyüzüne bırakır, bizi de saatlerce karanlıkla baş başa. Ama belki de asıl önemli nokta akşam ki mağlubiyet değil, her sabah geri kazandığı galibiyettir. İnsanlar ilham alınması gereken şeyleri göremezler. Bir görebilseler her şey daha kolay gelir aslında. Her zaman yeniden başlayabileceğimizi en iyi güneşten öğreniriz. Güneş hiç pes etmez. Battığında bile aya ışığını göndermeye devam eder. Ay da aydınlatır geceyi, hiç zifiri karanlık olmasına izin vermez. Bizde aslında en umutsuz anlarımızda bile tamamen bırakmamalıyız ipleri elimizden. Her zaman bir çıkış yolu olabileceğine inanmalıyız.

     Bazen hayat o kadar güzel, o kadar şeker gibidir ki, yaşadığımız anlar hiç bitmesin isteriz. İşte o anlarda hayat pembedir. Bir yandan çok mutluyuzdur, bir yandan da "anı yaşa" baskısı kurarız kendi beynimizde. "Evet, şu an çok mutluyum ! Bu anı doya doya yaşamalıyım. Allah'ım nolur hiç bitmesin, hep böyle devam etsin." deriz sürekli içimizden. Ama bu yaptığımız aslında anı yaşamaya engel olur. Çünkü içten içe hayatımızın devamlı gel gitleri olduğuna, hiçbir zaman mutluluğun sürekli olmayacağına, çok gülersek sonunda ağlayacağımıza inandırmışızdır kendimizi. İçten içe biliriz, daha doğrusu saçma bir şekilde inanırız ki bugün iyiysek iki gün sonra kötü olacağız. Bir düşünün, en mutlu anılarınızı aklınıza getirin, aslında çoğu spontane gelişmiş anlardır. Planladığınız bir tatil bile olsa, o an mutlu olmaya odaklanmamışsınızdır. Sadece o anı yaşıyorsunuzdur. İç sesinizin sizi mutlu olmaya zorlamadığı anlar, aklınıza mutsuzluk da gelmez zaten. Sevgilinizi öptüğünüz an, "şu an çok mutlu hissetmek zorundayım, çok romantik bir an olmalı" diye kendinizi zorlarsanız, gerçek öpücüğü kaçırırsınız. Gözlerinizi açtığınız anda sevgilinizin de yavaşça gözlerini açtığı ve size aşkla baktığı anı kaçırırsınız. Çünkü gözleriniz hala kapalıdır, aklınızda o an hissetmek zorunda olduklarınız vardır. Bir oluruna bıraksanız zaten hissedeceksiniz. Anın akışına bırakın sadece.


      Benim hayatta en sevdiğim an umut anlarıdır. Küllerde doğma anları. Düşüşün bittiği, ve çıkışın başladığı anlar. Ama çok yanlış düşündüğümü anlamam uzun sürdü. Çünkü mutlu olmak için önce bir düşüş anına, bir mutsuzluk anına ihtiyacım var sandım hep. Aslında hiç düşüş olmadan da umut edebilirim, bunu anladım. Düşüşlere ihtiyacım yok. Hayat içinde öyle muhteşem şeyleri barıdırıyor ki, her zaman daha fazlasını hayal edebilirim, umut edebilirim. Artık hayatımı bu mottoyla yaşıyorum. Her zaman daha fazlasını iste ! Mutluluğunun bir sınırı var diye düşünme. Mutlu olmak için daha öncesinde yaşaman gereken mutsuzluklara ihtiyacın yok. Asık suratımı bir maske gibi çıkardım. Yerine gülümseyen bir surat koydum. Hayata olumlu bakan, etrafa pozitif enerji, saçan bir surat. Ve bu suratı o kadar çok sevdim ki, benliğimden bir parçaya dönüştürdüm. Daha önce benimle ilgili bir başkasına sorsanız kimse benim pozitif olduğumu söylemezdi. Ama ben hep etrafa pozitif enerji saçan bir insan olmak istemiştim. İnsanların bizi dışarıdan nasıl görmesini istediğimizi düşünürüz bazen. İdeal ben. Etrafımdaki insanlar beni nasıl görüyor acaba ? Zeki ve pozitif, sorun çözücü, kötü şeylerin bile iyi yanlarını görebilen biri... Ya da çok negatif ve insanların enerjisini emen, hiçbir ortama uyum sağlayamayan, iç bayan... Hangilerini tercih edersiniz ? Aslında tercih ettiğiniz seçenek, sizin karakteriniz olmasını istediğiniz şeylerdir çoğu zaman. İnsanların pozitif olduğunuzu düşünmelerini istiyorsanız, içten içe pozitif olmanın doğru olduğunu olduğunu düşünüyorsunuzdur. Gerçi istisnaları da vardır tabi ki. Bence istediğimiz insan olabiliriz. Çünkü kendimizde o istediğimiz karakterin özelliklerini görmemiş olsak, o karakterde olmanın nasıl olduğunu bilmiyor olsak, istemek için sebebimiz olmazdı.

      Hayatı kendimiz için zorlaştırmayı bırakmalıyız. Bazen bizim dışımızda gelişen şeyler vardır, bizim bile olumluya çeviremeyeceğimiz durumlar vardır. Mesela ölüm gibi. Ama bir düşünün. Böyle şeyler ne kadar sıklıkla meydana geliyor, biz ne kadar sıklıkla depresyona giriyoruz ? Depresyona girmek için felaketlere ihtiyacımız yok bizim, en küçük bir şeyi kafamızda kocamaannnn hale getirip mahvedebiliriz beynimizi, psikolojimizi. Hayatta keşfedilecek onca muhteşem şey var, keşfedip mutlu olmak da, depresyona girip tüm güzellikleri kaçırmak da bizim elimizde. Seçim yapalım öyleyse. Ve bundan sonra yaptığımız seçime sadık kalalım.

1 yorum:

  1. çok çok iyi yazmışsın yaaa.

    hayal ve umut çok önemliii.

    en sevdiğim konulardan birinde yazmışsın.
    motive edici kii.
    :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...