6 Mayıs 2014 Salı

Artık Zayıf Değilim, Her İki Anlamda Da

       Dün akşamdan beri hiç kağıda yazmam gereken yoğunlukta bir ruh halim olmadı. Sakin olmayı mı öğreniyorum ne?:) Belki de henüz ruh halimi etkileyecek bir şey olmadığından sakinimdir. Ama ben bardağa dolu tarafından bakmaya karar verdim. Bugün alıştırma için kendime verdiğim bir haftanın ilk günü ve şimdilik gayet iyi gidiyor.

     Sabah yine uykumu zerre kadar alamamış olarak uyandım, zar zor ingilizce kursuna gittim. Artık normalde ne kadar hareketli ve gergin bir insansam, bugün iyi olup olmadığımı sordular. İyiyim, sadece sakin ve uykusuzum. Artık sade ve şekersiz kahve içmeye başladım. Türk kahvesi değil ama, nescafe. Herkes türk kahvesi anlıyor. Ben küçükken annem ve babam sade kahve içerlerdi. Hiç anlamazdım nasıl içiyorlar o acı kahveyi. Onlar en azından şeker koyuyorlardı, ben onu da koymuyorum. Çünkü daha fazla selülite tahammül edemem. Dün uzun zaman sonra tartıldım ve 54 kilo olduğuma inanamadım. Boyum uzun, ondan bu kilo normal ama ben her zaman "Çok zayıffsııınn." denilen insandım. Üniversite birinci sınıfta 1.69 boyla 47 kiloydum ve bu hiç hoşuma gitmezdi. Ve bana ne zaman zayıf olduğumu söyleyen biri olsa saçını başını yolmak isterdim. Hala gıcık oluyorum ama, içimden "sen selülitlerine bak, manken gibiyim ben" diye kendimi sakinleştiriyorum. Selülitlerden mankenlik falan kalmadı artık gerçi...Neyse, bugün kursta sohbet ettiğim kadın, "aman dikkat et daha alma" dedi. Bu laf normalde kilo almaktan korkan kadınları sinir eder değil mi? Ben resmen mutlu oldum. Ohh, azıcık da göbek yaptım. Annem dün "10 sene sonra 64 kilo olacaksın!" dedi. "Hayırrr, olmayacağım." dedim. Annem "Görürsün." dedi. 


     Sonra dayım kuzenlerimle yaptıklarını anlattı. Daha küçükler ama dayım araba kullanmaları için çalıştırmaya başlamış bile. Ailecek nintendo oynuyorlarmış hep birlikte. Haftasonu sabahları bisiklet sürmeye çıkıyorlarmış. Anlattıkça benim suratımda bir melüllük oldu."Ne bu eziklik, dik dur." dedi içimdeki iyi olan Moira. Ben neyse de, kardeşim de bir hüzünlendi, fark ettim. Bizim babamızla hiç böyle şeyler yapma fırsatımız olmadı. Nintendo falan demiyorum he. Sadece ailecek yapılacak bir şeyler işte. Babanın araba kullanmayı öğretmesi falan. Kardeşimin yüzüne baktıkça daha çok üzüldüm. Belli etmemeye çalıştık ikimiz de. Arada birbirimize bakıp gülümsedik. Ne düşündüğümüzü ikimiz de biliyorduk. Belki de ruh hali için bu ezikliği yazmalıyım. Üzgün, mahçup ve hevesli.(ezik!)

     Dün gece İstanbul aradı.:) İlk konuşmaya başlarken, hiçbir sorun olmamasına rağmen aşırı samimi değildik. Ama sonradan baya gülmeye falan başladık. Dalga geçtik bir şeylerle. Sonra bir kızla dalga geçtik. İstanbul kendini kötü hissetti. "Bizim ne hakkımız var ki aslında insanları yargılamaya?" dedi. "Haklısın." dedim. Psikoloğum da çok yargıladığım için yargılanmaktan bu kadar korktuğumu söylemişti. Bu konu hakkında biraz konuştuk, kafasına takmamasını söyledim. Biz elimizden geldiğince az yargılamalıyız, ama yargılarsak da kendimize işkence etmemeliyiz. Kimse bizi takmıyor ki. Biz de insanlar yargılarken onları umursamamalıyız. Ne zerre dedikodu yapmadan yaşayabiliriz, ne de insanların dedikodularına maruz kalmadan. Makul çözüm umursamamaktan ve abartmamaktan geçiyor sanırım. 

     Kurstan dönerken Gratis'e uğrayıp şu su yeşili denen renkten oje aldım. Çok açık ve çok tatlı bir renk. Bir de parmağın ortasına kadar takılan yüzüklerden aldım ama benim yüzük parmağıma tamamen giriyor, çünkü parmaklarım ince. Ben çok zor yüzük buluyorum çünkü en güzel yüzükler hep büyük geliyor. O yüzden şimdi çok mutluyum. Fotoğraf bile çektim ama instagrama koymadım. :):)

6 yorum:

  1. Bütün kızların hep biraz fazla kilosu var ya, kemikleri sayılanların bile. Nasıl oluyor çözemedim hala :P

    Piyanist parmaklarına sahipsin sanırım, yüzükleri güle güle kullan ;-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanların hep daha iyi olacağına inanmak için bahaneye ihtiyacı var bence. Hayatında her şey kusursuzsa mutlu olmak için neyi değiştirmen gerektiğini nerden bileceksin? :)

      Bir de çalabilsemm :)

      Sil
  2. Gördüğüm bir fotoğrafın vardı ve birkaç yıl önce olduğunu düşünürsek kilo yakışmış olduğuna emin olabilirim. :))) Ayrıcaaa bloga böyle düzenli yazıyor olmana valla çok seviniyorum. Hep yaz, ayrıca İstanbul'da haklı gerçekten.

    Ben ilk üniversitemde böyle banklarda oturup milletin osuna busuna laf atarken, abi başkası da bize atıyordur bakış açısıyla vazgeçtim. İllaki kusur bulup ya da ne bilim "o giyilir mi, öyle denir mi, bu kadar da olmaz ki" tarzı şeyleri söylüyorum ama minimize etmeye çalıştım galiba.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canımcımm valla ne yalan söyleyeym sen olmasan bu kadar yazar mıydım bilmiyorum... Sen hep heveslendirdin. Yazmadığmda mail attın sordun. İyi ki varsın, keşke istanbulda yaşasaydın.:)
      Biz de artık kötü yorumları minimize etmeye çalışıyoruz.
      O fotoğraf hani kızıl saçlıyken arkadan çekilen mi :))

      Sil
    2. Hehehe nasıl da bildi ;) hep yaz hep okucam söz! :)

      Sil
  3. çok sevindim. keyfin yerinde. ayrıca, yaz kaybolma ben de seni burda görünce seviniyorum. unutma olur muu :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...