14 Kasım 2014 Cuma

Bütün Yaralar Zamanla İyileşiyormuş

      O kadar kötü bir dönem geçirdim ki ne buraya yazarak tekrar üzülmek ne de ayrıntıları hatırlamak istiyorum. O dönemde sevgilim ve annem dışında kimse yanımda değildi, çünkü kimseye söylemedim. Söylenecek bir şey de değildi. Sadece şunu anladım ki hayatta hep başkalarının başına gelen şeyler vardır ya, bizim başımıza hiç gelmeyecek sanarız, öyle bir şey yokmuş. Her an her şey olabilir arkadaşlar. Yaşadığınız her anın kıymetini bilin. Küçük şeyler için üzülmeyin. Yanlış anlamaları önlemek için belirteyim ki dışarıdan ya da insanlardan bana bir zarar gelmedi, konu tamamen benimle alakalıydı.

      Şu an bu yazıyı adliyeye giden serviste yazıyorum. O kadar yoğunum ve yorgunum ki yazmaya bile vaktim yok. Ama anlatmak istediğim bir sürü şey birikti. Öncelikle kendimi sürekli şikayet eden devlet memuru gibi hissediyorum. Sürekli patronlarımdan şikayet ediyorum ama haksız da değilim. Hayatımda hem bu kadar zengin hem de bu kadar cimri, garantici insanlar görmedim. Bana ne kadar çok iş yüklerlerse yüklesinler gocunmam yaparım. Stajyerlik nasıl olsa, ben de çok şey öğreniyorum. Ama bu insanlar o kadar garip ki, bir sürü iş verip hepsinin önemli olduğunu söylüyorlar, sonra arayıp elinde ne iş varsa bırak şuraya git diyorlar, sonra da elimden bıraktığım iş için bir an önce yapılmalıydı diyorlar. Mesela sabah mesai saatinden itibaren adliyeye gidip koşturuyorum ama 4.30'daki servisi ancak yakalıyorum. Bazen de 3'de arayıp son dakika işi veriyorlar ama zaten adliyede mesai saati 5'de bitiyor. Yolu da katınca yetişmesinin ne kadar zor olduğunu hiç anlamıyorlar ve internetten yani uyaptan halledilebilecek şeyler için bile adliyeye gönderebiliyorlar. Avukat arkadaşlar daha çok şaşıracaktır ama kararları ve duruşma zaptlarını bile adliyeden aldırmalarının neresi mantıklı? Hiç memnun değiller anlayacağınız. Her işleri acil ve önemli. Bazen de suçu stajyere yıkalım mantığıyla "Ama ben sana söylemiştim tatlıımmm." diyorlar ama söylememiş oluyorlar. Maaşım diğer stajyerlerinkinin bir tık altında, yol ve yemek vermiyorlar ve vermediklerini işe başladıktan bir hafta sonra anlayabildim çünkü hiç ofiste vakit geçirmedim ve yemek vermeme pek yaygın olmadığından aklıma gelmedi. İşte böyle psikolojik baskı altındayım ve her yerimde sivilce çıktı. İş hayatı böyle farkındayım, her gün de Allah'a şükrediyorum. Zaten Taksim Gümüşsuyu Suriyeli kadın ve çocuklarla dolu. Piyalepaşa ve Çağlayan da öyle. Yani her gün ama her gün yaşlı amcalar ve çocukları çok zor durumlarda görüyorum, inanın ağladığım oldu, çok sinirim bozuldu. Böyle gördükçe saçma sapan şeyleri dert etmemeyi ve şükretmem gerektiğini daha çok hatırlıyorum.


      Bu ara babamla ilişkimiz düzeldi. Hala görüşmüyoruz ama sık sık telefonda konuşuyoruz, uzun uzun sohbet ediyoruz. Uzun zaman sonra babama kendine zarar vermemesini söyleyebildim mesela. Bu benim için çok zordu çünkü. Artık kardeşim de ben de çalıştığımız için babama para vermeyince çok kızmıyoruz, belki de bu yüzden sohbet etmeye vaktimiz var artık.

      Size en son Vegas'la alakalı ne kadar ben merkezci olduğunu yazmıştım. O günden beri Vegas aramamaya devam etti. Bir kere buluşalım demişti o gün de aslında başka bir arkadaşıyla buluşacakmış zaten. Dün akşam İstanbul'la Starbucks'ta otururken tesadüfen Vegas'la karşılaştık. Geldi hiçbir şey olmamış gibi selam verdi, iki dk sohbet ettik ve ilk sorusu "Adliye nasıl gidiyor?" oldu. Soruya bak. Vegas'tan sonra İstanbul'un yorumu " Abi kız ne güzel ölü taklidi yaptı öyle." Baya güldüm, sevgilimin genelde Vegas'la ilgili yaptığı yorumlar hep bu şekilde, çünkü pek sevmez. Ama çok komik bir ayrıntı var. Benim bir siyah topuklu ayakkabım var. Kendi paramla aldığım ilk topuklu ve çok giymesem de dolapta dursun istiyorum. Bir nikaha gidecek diye Vegas'a vermiştim ama şimdi görüşmediğimiz için aklıma ayakkabım takılmıştı, ben de bir nikaha gideceğimi ve o ayakkabıyı giyeceğimi, Taksim'e geldiği bir gün getirmesini rica etmiştim. Halbuki nikah falan yok, bildiğiniz ayakkabının peşine düştüm ya, ama ne yapayım özeldi o.

     Bu arada parayı idare etmek ne zor işmiş. Maaş alınca kolaylaşacak sandım ama... Geldiği kadarı gider derler ya öyle oluyor. Daha yazmak istediğim şeyler de var, bir dahakine artık. Serviste yazdığım yazıyı adliyede bitiriyorum ve evde düzenleyip yayınlıyorum. Bahtsız bedeviyim adeta.


1 yorum:

  1. Off Off!
    Kolay gelsin Moira M. İş hayatı zor ama senin patronlar daha da zorlaştırıyor anlaşılan...

    Ayakkabıları kimseye bırakma :-)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...