13 Ocak 2015 Salı

Ne Kadar Mutluluk Yeter Bize?

      Gün geçmiyor ki, yeni bir karar almayayım. Hayatla ilgili sürekli yeni kararlar vermek umut veriyor sanırım. Her şey belki yeni bir yöntemle daha iyi hale gelir ümidi var herkeste. Hayatlarımızdan o derece mi memnuniyetsiziz acaba? Sürekli bir çaba içindeyiz her şey daha iyi gitsin, bir şeyler değişsin, belki bu sefer daimi mutluluğu bulurum... 
      Daimi mutluluk mümkün mü ki? Annem bir keresinde mutluluk öğrenilir demişti. Belki de gerçekten öyle. Bulunduğumuz şartları en iyi şekilde değerlendirmeyi öğrenmemiz lazım, elimizdekilerle memnun olmayı öğrenmemiz lazım. Gerçekten yetmediği zamanlar da neden yetmediğini bulmak lazım. İşte ben mutsuz ya da yetersiz hissettiğim zamanlarda yeni karar alıyorum galiba. Gerçi şu an öyle hissetmiyorum, iyi gidiyor çok şükür ama demek ki eksik bir şeyler var.



      Yeni kararım belki elli bininci kez verdiğim ama bir türlü tam olarak uygulayamadığım bir karar. Her şeyi oluruna bırakmak, hayatın akmasına izin vermek. Aklıma kötü şeyler geldiğinde, iç sesim susmadığında kendimi kendime açıklamaya çalışmamak. O düşünceler gerçekte benim değil, iç sesimin. Kendime asla öyle düşünmeyeceğimi açıklamam gerekmiyor. İkna etmem gerekmiyor. Ama dua edeken napacağım? En sevdiğiniz kişiler için mutlu olsunlar diye dua ederken iç ses sürekli ölsün diyorsa ne yapmak lazım? Hayır çok uzun ve sağlıklı yaşasın, çok mutlu olsun, allah'ım onu ben demedim, iç sesim dedi, nolur onu dinleme diyorum sürekli. Acaba ne yaparsam iç sesim susar?

      Tüm bunların yanında hayat tabi ki devam ediyor. İlk zamanlar mutlu, sonra ise lanet ederek gittiğim işime şu sıralar da mutlu gidiyorum. Bayan Gıcık iki haftalığına tatile çıktı, ondan beri de ofis daha huzurlu, işlerimi daha kafam rahat yapıyorum. Bunun yanında süperstar hanım için bir dava dilekçesi yazdım ve asıl patron Bayan Kibar "çok başarılı, çok akıcı." dedi. Bunun üzerine acaba yanlış meslek mi seçtim soruları kafamdan uçtu gitti. Takip elemanı gibi çalışmak değildi ki benim mesleğim, buydu işte. Hukuki destek sağlamak, dilekçede haklı olduğumuz konuları uzun uzun anlatmak. Belki biraz sabretsem daha çok yazabilirim. Her şey daha iyiye gidebilir. Bu arada Bayan Gıcık tatilden dönünce de kazandığım güveni saklarsam o da beni üzemez.

      Bugün adliyeden çıkmadan önce üniversiteden bir arkadaşımla karşılaştım. Bir haftadır bir büroda çalışıyormuş ve avukat kadın bir ceza avukatıymış. "Hiç sorma moira, hiç fakültede öğrendiğimiz gibi değil gerçek hayat, hayal ettiğimiz gibi değil. Uyuşturucu satıcılarını, katilleri savunmak için dilekçe yazdım. Dayanamıyorum, içim kaldırmıyor, herkesin savunma hakkı var biliyorum ama yapamıyorum." dedi. Ne desem bilemedim, meslek işte. Hep ceza istedim ama mağdur kadınları çocukları savunmak için istedim sonuçta. Tecavüzcü, katili değil.

      Şu an ofisteyim. Yazının önceki kısmını dün adliye servisinde, gerisini de ofiste yazdım. Laptopm bok gibi oluğundan açıp yazmak bile işkence. Kardeşim de bilgisayarda sürekli. Kalıyor işte yazılar, telefondan yazmak da işkence ama olsun. 

2 yorum:

  1. memnuniyetsiz hissetmek en kötü şey. Şu ara sürekli mutlu muyum ne beni mutlu eder diye sorgulayıp duruyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle, insan memnuniyetsiz olunca güzel giden şeylerin de farkında olmaz ki

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...