31 Mayıs 2015 Pazar

Çalışan İnsanlar Kişisel İşlerini Nasıl Yetiştirir?

     Çalıştığımız zaman kendimize ayırabileceğimiz tek vakit, işten dönme ve yatma arasında kalan vakittir maalesef. Bunun dışında bir de haftasonlarımız var ama bazılarımız cumartesi günleri bile çalışıyor. Ben çok şükür cumartesileri çalışmıyorum. Aslında bakarsanız iş ararken en önemli kriterlerimden biri haftasonu çalışması olmayan bir yer. Çünkü zaten dünyada kurulmuş sistem öyle bir sistem ki, bir yıl boyunca çalışıp bir hafta boyunca tatil yapabiliyoruz. Bu aslında göründüğünden çok daha kötü bir durum. Çünkü farkında olmasak da hayallerimizi yavaş yavaş gömüyoruz. O bir hafta genelde insanlar yüzebilecekleri, güneşlenebilecekleri yerlere giderler. Ben de bayılıyorum yüzmeye ama dünyayı gezmeyi tercih ederim. Çünkü bir yıl boyunca çalıştıktan sonra hayalimi gerçekleştirmek için kazandığım iki kuruş parayı harcamak için sadece bir haftam var.... Bu gerçekten çok ama çok acı bir durum...

     İş hayatımız dışında, kendi hayatımızda ihtiyaçlarımız ikiye ayrılıyor. Bir zorunlu ihtiyaçlar, iki keyfi ihtiyaçlar. Keyfi olanlar da ihtiyaç, çünkü kafanızı biraz olsun boşaltmazsanız, bedenen ne kadar dinlenirseniz dinlenin kendinizi yorgun hissedersiniz. Bu keyfi ihtiyaç ister Medcezir izlemek olsun, ister Game Of Thrones; ister Candy Crush oynamak olsun, ister Call Of Duty. Yeter ki beyninizi başka bir yere yönlendirin. Peki hem zorunlu hem keyfi ihtiyaçlarımızı nasıl kısacık zamana sıkıştıracağız?

     Öncelikli olanlar tabi ki zorunlu ihtiyaçlar. Herkes için zorunlu ihtiyaçlar farklıdır tabi ama ben kendiminkilerden örnekler vererek nasıl yetiştirdiğimden bahsedeyim. Sabah saat 9'da iş başı yapıp akşam 7'ye doğru evde oluyorum. Saat 12-1 gibi de yatıyorum. Sadece 5-6 saatim var. Ama eğer 1'de yatarsam ertesi gün çok yorgun oluyorum, dolayısıyla 5 saat diyelim. Bu beş saat içinde herkes için zorunlu olan ihtiyaç tabi ki yemek yemek. Eğer ev işlerine yardım ediyorsanız, ya da hepsini siz yapıyorsanız yemeği kurmak ve toplamakla birlikte bir saatiniz bu zorunlu ihtiyaç için gidecek demektir. Ayrıca sonrasında mutfak toplamak da 15 dk alır. Eğer o gün duş alacaksanız ortalama olarak 30-45 dk da ona gider. Kişiden kişiye değişir ama banyoya girme, çıkma, giyinme derken ortalama olarak bu kadar zaman kesin gider. Yemek ve duş 2 saati aldı. Ben banyodan sonra biraz oyalanıyorum ki havlu saçımdaki suyu çeksin. Sonrasında saçlarımı kurutmam 10 dk mı alıyor. Oldu 2.30 saat. Sonrasında saçımı düzleştiriyorum, 20 dk falan da o alıyor. Tabi bu işleri robot gibi arka arkaya yapmadığımız için şu ana kadar 3 saat geçmiştir. Saat çoktan 10 oldu. Genelde banyo yaptığımda ojelerim soyulduğundan oje sürsem 15 dk da o alır, bu arada bozulmaması için azcık kuruması lazım. Eğer banyo yapmazsam 1.30 saati kurtarıyorum. Siz saçınızı yapmıyor ya da oje sürmüyor olabilirsiniz. O zaman daha fazla zamanı kurtarabilirsiniz.

     Zorunlu ihtiyaçlarımız zamanla değişip yenilenebiliyor. Örneğin erkekler için birkaç günde bir traş olmak gibi bir zorunluluk var. Kadınlar için kaş almak, bıyık almak gibi zorunluluklar var. Bazıları için bunlar zorunluluk olmayabilir ama benim için öyle, çünkü ben bakımlı olmayı seviyorum. Herkesin kendine göre değişen zorunlulukları var ama gördüğünüz gibi yemek, duş ve minimum bakımla, 24 saatten kendime ayırabileceğim sadece 1.30 saat falan kaldı. Ve farkındaysanız kıçımız koltuk yüzü görmedi... Asıl komik olan, o bakımı da devamlı olarak iş hayatında, insanlarla ilişki içinde olduğumuz için yapmamız gerekiyor zaten.

     Keyfi ihtiyaçlara gelirsek, benim için aslında zorunlu bir ihtiyaç da sayılabilecek olan en önemli şey İstanbul'la konuşmak. İnanmazsınız su içmek gibi. Onun sesini duymak istiyorum, yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum... Her konuştuğumuzda da ortalama bir saat sürüyor. Ama yine de telefonla devamlı olarak konuşmak insanın beynini tamamen dinlendirmiyor. Koltuğa oturup bacakları uzatmak istiyor insan. İstanbul'la konuşmak dışında blog yazmak, blog okumak, piyano çalmak, egzersiz yapmak, kitap okumak, anime izlemek gibi çok sevdiğim keyfi ihtiyaçlarım var. Gördüğünüz gibi İstanbul'la konuştuktan sonra, eğer hiç ama hiç boş oturmadıysam bile saat 11.30 oldu. Normal şartlarda yarım saat sonra yatmam gerekiyor. Genelde bu yarım saat annemin izlediği Türk dizilerine takılmamla geçiyor, bu arada Candy Crush falan oynuyorum. Yani yemek, duş, bakım ve İstanbul artı yarım saat. Eğer o gün duş almamışsam duş ve bakım için harcadığım zamanda piyano çalabilirim.

     Peki bu ihtiyaçları nasıl düzenlemeliyiz? Evde tek başımıza yaşamıyorsak kafamıza göre yemek yiyemeyiz, evin bir yemek saati var. Siz banyo yapmak isterken banyoda başka biri olabilir. Ya da saçınızı düzleştirecek prizli ve aynalı uygun bir yer arıyor olabilisiniz. Ya da mesela ojenin kurumasını beklerken mal gibi mi duracağız? Ben nasıl yaptığımı anlatayım, belki fikir olur.

    * Annem genelde benden 20-30 dk sonra geliyor, o geldikten sonra direk sofrayı kurmamız gerektiği için o gelene kadar banyoya giriyorum, hem bir kendime gelmiş oluyorum.

    * Yemek sırasında havlu saçımdaki fazla suyu çekmiş olduğundan yemekten hemen sonra saçımı kurutabiliyorum.

    * Eğer annemle tv dizisi seyredeceksem, düzleştiricinin fişini ya koltuğun arkasındaki prize takıyorum, ya da masanın yanındaki prize takıp sandalyeye oturuyorum. Hem tv izleyip hem saçımı yapıyorum. Bu kadar zamandan sonra aynaya bakmadan düzleştirebiliyor olmanız gerek. Tek yapmanız gereken tokayla tutturup en alttan başlamak. Dipten uca doğru yavaşça üç kere inmek. Eğer laptoptan ya da pc den yabancı dizi izleyeceksem de dizimi açıp saçımı öyle kurutuyorum ya da düzleştiriyorum. Hem işimi hallediyorum, hem kafamı boşaltıyorum.

    * Dizi izlemeye devam ederken oje sürüp o sırada kurutabiliyorum, sevgilimle konuşacaksam da 10 dkda hemen oje sürüp kulaklıkla konuşuyorum, bu sırada ojem kuruyor.Tabi ki bu süreci kitap okuyarak da değerlendirebilirsiniz. Bu şekilde saç kurutma, düzleştirme, oje kurutma gibi zamanları kazanıyorum. Bazıları için bunlar zorunlu olmayabilir tabi, ama çoğu çalışan kadın eminim bunlara baya zaman harcıyordur. Özellikle şirketlerde çalışanlar, avukatlar zaten çoğu zaman iyi görünmek zorundalar. Bazı iş verenler ilanlarına bile presentabl diye yazıyorlar biliyorsunuz.

    * Eğer her gün, en azından birkaç günde bir egzersiz yapmak istiyorsanız, bunu da tv karşısında yapabilirsiniz. Mesela ben sadece bacak egzersizi yaptığım için tv izlerken koltuğa uzanıp bu sırada yapıyorum.

     Bence tüm bunları yaparken en önemlisi kıçımızı kaldırabilmek. Eğer on dk sonra banyoya girerim, banyoya girsem mi, neyse birazdan yaparım diye ertelerseniz, emin olun hiçbir şey yetişmez. Yetişse de eksik kalır. İşten dönünce yorgun oluyoruz farkındayım, ama eğer keyfi ya da zorunlu olarak yapmak istediklerinizi sürekli ertelerseniz bu sefer beyin yorgunluğu başlar. Çünkü insanda hiçbir ihtiyacını yetiştiremediği, sadece iş hayatının bütün vaktini aldığı gibi düşünceler yoğunlaşıyor ve kendine yetememe, zamanı yetirememe düşünceleri insanı bunalıma sürüklüyor. Bir zaman sonra hiçbir şey yapmak istememe ve tembellik baş gösteriyor.

     Mesela gün içinde yapmanız gereken bir şey aklınıza geldi. Dolabınızı düzeltmek olabilir, bütçeyi düzenleme olabilir, odanızı temizleme, ayakkabınızı temizleme, bilgisayarınıza format atma... Yapmamız gereken küçük küçük şeyler "off şunu şunu yapmam lazım" diye gün içinde aklımıza gelir ama o an yapamayız. İşte o şeyler birikince dağ olur. Bir bakarsınız dolabınız dağılmış, işe giderken ne giyeceğinizi bile bulamıyorsunuz, odanız dağılmış, her şey her yerde... Fotoğraflarınızı çıkartıp albüm yapmak istiyorsunuz, ama önce düzenleyip bazılarını seçmeniz lazım, yıllarca sırf bu düzenlemeyi yapmadığım için doğru düzgün bir albümüm bile yok. Çalmak istediğim parçaların notalarını bulup çıkarmadığım için piyano başına oturunca mal gibi bakıyorum. İşte böyle kişiden kişiye değişen küçük şeyler birikir ve hayat kalitenizi düşürür. Bunun önüne geçmek için yapabileceğiniz en iyi şey, yapmanız gerekenler aklınıza geldiği anda yazmak. Çünkü yazdığınız zaman boş zaman yakaladığınız an yapabilirsiniz.


     Kitap okumayı çok ama çok seviyorum, ama gördüğünüz gibi vakit kalmıyor. Bunun için de yolda geçen zamanı kullanıyorum. Bazen adliyeye giderken serviste okuyorum, bazen eve dönerken metroda... Nerede fırsat bulursam okuyabilmek için yanımda her zaman bir kitap taşıyorum. Eğer kendinize bu yıl şu kadar kitap okuyacağım diye bir hedef koyduysanız da günde okunacak sayfa sınırı koyun. Mesela ne kadar yorgun da olsanız günde on

     Hafta içlerinde aklıma gelen şeyler oluyor, ama yazmazsam sonradan unutuyorum. Evde olduğum bir haftasonu da bütün gün tv karşısında oturuyorum ve bütün günümü boş geçirdiğim için üzülüyorum. Sonra haftaiçi yine dolabım düzensiz, odam dağınık oluyor. Ama yazarsanız, boş zaman bulduğunuz an listenize bakıp en azından birini yapabilirsiniz. İzlemek istediğiniz bir film mi var, yazın hemen. Ya dışarı çıktığınızda dvd alırsınız, ya da benim gibi hemen torrent listesine eklersiniz, siz işlerinizi hallederken iner. Boş zamanınızda açıp izlersiniz. Okumak istediğiniz bir kitap varsa hemen yazın, eve gelince idefixten sipariş verebilirsiniz. Sevgilinizle tatile gitmek için süper bir yer mi aklınıza geldi, hemen yazın eve gelince araştırırsınız. En azından bir yapılacaklar listeniz olsun, zamanla oraya bakmak alışkanlık haline gelir zaten.

     Geçen gün bir yazı okudum. Dünyada asla giremeyeceğiniz 10 yer. Bu listede bir sürü merak ettiğim ve bilmediğim yer vardı. Mesela Japonya'da bir tanrıçanın evi olan tapınak, Amerika'daki Area 51 denen ve ufoların düştüğü düşünülen, araştırmalar yapılan bölge. Yazıyı okurken iş yerindeydim. O an hepsini araştırmak istedim ama zamanım yoktu. Ben de kendime mail attım, evde baktım ve inanılmaz keyif aldım. Bir sürü şey öğrendim, zamanımı değerlendirdim. Bu gerçekten çok güzel bir his.

     İşte ben işleri böyle yetiştirmeye çalışıyorum. Eğer sizin de böyle taktikleriniz varsa lütfen paylaşın. :))

2 yorum:

  1. Ben çok üzülüyorum biz insalara cidden bak. Bence çok uzun saatler çalışıyor ve yolda zaman harcıyoruz. Öğrencilik dünyanın en güzel şeyi anlıyorum. Şimdi bir işe girsem seninle aynı saatler olacak ortalama. İnsanın kendine ait zamanı falan kalmıyor hiç.Ama uzun bir ömrümüz ya da sonsuz bir gençliğimiz yokken bu kadar uzun çalışma saatleri adaletsiz geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Offf şu yorumunun altına imzamı atarım valla :D

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...