11 Haziran 2015 Perşembe

Başka Bir Ülkede, Yok Yok Yetmez Başka Bir Dünyada Yaşayalım

Olmuyor, olmuyor. Her sabah işe giderken ağlamamı zor tutuyorum. Bir sorun var. Bu ara İstanbul'la çok az görüşüyoruz, sınavları var. Acaba ondan mı moralim bozuldu diye düşündüm ama yok... Sadece o olamaz. İşimden nefret ediyorum ben... Başka bir açıklaması yok bunun. Dün ilk defa hacze gittim, biraz mutlu oldum ama çok kısa sürdü. Mutlu oldum çünkü gerçekten bişey yaptım gibi hissettim, insan yerine konuldum gibi hissettim. Ama sonra yine saçma sapan işler için mesaiye kaldım, bugün yine adliyedeyim. 

Dün eve geldikten sonra  3.30 saatlik bir boşluğum vardı. Hepsinde de dizi izledim, oh yarasın. Kızdım sonra baya kendime, 45 dk'sını spor ve piyanoya verebilirdin dedim, anca otur dizi izle dedim. Sonra enerjimin kalmadığını fark ettim, ne suçum vardı ki sonuçta... Buraya yazıyı bile adliyenin kafeteryasında yazıyorum.

Bugün Avukat1 benden bir yazıyı istedi aldım, ona whatsapptan gönderdim. Yazıda bir ruhsat oluğunu görmüş, "Ayy canım ben senden bunu istemedim ki, ruhsatı istedim." diyor. Yahu bana "Bir daha git bak ruhsat varmış onu da al." desene, neden ben zaten ruhsatı istemiştim moduna giriyorsun? Ruhsatı falan istemedin!!! Patron1 de (kadın olan) benden bir dosyadaki suçun ne olduğuna bakmamı istedi. Ben sadece suça değil suç tarihine, hangi kanun hangi maddeye aykırılık olduğuna.. Bir sürü şeye baktım, kadın tutturmuş neden peki neymiş olay diye soruyor. Yahu kaç sayfalık iddianameyi mi okuyayım orda? Daha çok ayrıntı istiyorsan baştan söylesene, ben de gitmişken not alayım bütün ayrıntıları. Her şeyi taksit taksit söylüyürlar, memurlar da bana kızıyor tabi... Sonuç olarak ben anladım ki kimseye bağımlı olarak çalışabilecek bir insan değilim. A da bu büro böyle kötü, ben şanssızlığımdan bu kadar kötü bir yere denk geldim. Dün Avukat3 ile (çok tatlı bir kadın ve iyi bir insan olduğu için işten ayrılmaya karar verdi çünkü katlanamıyor) biraz ofis dedikodusu yaptık. O da çok şaşkınmış, böyle iş yürütülmez diyor, yanında çalışanlar meslektaşı değil de hizmetçisi gibi davranıyor diyor. Ohh be sadece ben değilmişim böyle düşünen. O bu ayın sonunda işten ayrılıp kurtulacak, ama benim birazcık daha zamanım var...

Kızlara da whatsapp grubunda trip attım. Ne cenazemde arıyorlar ne paylaştığım şeylere yorum yapıyorlar... Ben de arkadaşlık böyle olmaz dedim onlara, ne gıcıksınız ya dedim. Sinirliydim ya bir de iyice kızdım yani. Mik mik bir şeyler söylediler ama "neyse daha yazmıcam"
dedim ve yazmadım. Yazmıcam da!

Ahh ah öğrencilik ne güzeldi... Oturup kahve içer dizi izlerdim sadece. Sınav zamanları dışında stresim olmazdı, çok yorgun hissediyorsam kafamı sıraya koyar uyurdum, hastaysam okula gitmezdim, gitmek istemiyorsam gitmezdim, İstanbul'la konuşmak için okulu asardım... Ne güzeldi yahu. 

Öğrenci iseniz okul hayatının değerini bilin. Devam zorunluluğunuz yoksa sakın okula gitmeyin. Biz okula gidip ya kantinde ya kocaman bahçemizde otururduk, hatta son gün bahçemizde gizlice şarap içmiştik... Gidin sevgilinizle deniz kenarına, pikniğe falan gidin. Takılın yumuş yumuş... 


4 yorum:

  1. Kolay gelsin ve allah sabır versin, işin gerçekten de zor görünüyor...

    Ah öğrencilikte zor ama şimdi finaller olduğu için herkes gergin, mezun olsak da kurtulsak diye bakıyoruz :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle oluyor :) İnsan öğrenciyken iş hayatınız istiyor, çalışıyorken de öğrenciliği. Ama öğrenciliğe hiç geri dönülmüyor işte. :)

      Sil
  2. İş yaşamı pek çok yerde sıkıntılı sanırım. Hele ki insanlarla iletişimin gerekli olduğu bir işse.
    Söylediğin gibi okul yıllarının tadını doyasıya çıkarmalı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle valla. İnsanlar birbirini çok zorluyor. İletişim kurmak işkence gibi bazen..

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...