4 Haziran 2017 Pazar

Batak

                                                           
Dilekçe yazmam gerekirken oturdum blog yazısı yazıyorum. Gerçekten kafam çok karışık. Çalıştığım yerde 13 ayımı doldurdum ama iki kuruş zam almadım. İstedin mi derseniz hayır isteyemedim çünkü çok katı bir patronum var ve korkuyorum. Ne kaybedersin ki diyeceksiniz, çünkü ben hep bunu diyordum hakkını isteyemeyen insanlara. Patronum 65 yaşında bir kadın avukat. İstediği zaman o kadar sakin bir şekilde aşağılıyor ki size anlatamam. Korkuyorum açıkçası. İşler yoğun, bu kadar işin arasında gidip bu konuyu konuşmaya çalışırsam direk bağırır. Kendisini işle ilgili arıyorum diye bugün o kadar kızdı ki... Neymiş her şey için arıyormuşum. Yahu iş için arıyorum, dosyalar için duruşmalar için... Aramak da zorundayım... Bazen işten ayrılmak istiyorum ama o kadar çok borcum var ki. Şu andan sonra ne yapacağıma karar vermek zorundayım. İlk kararım:

Harcamalarına dikkat et. Bu ne demek? 

Ayda toplam 6 parça alışveriş yapma sınırı koymuştum. Buna hem giyim hem gratis dahildi. Artık o sınırı 3'e indiriyorum. Ayrıca İstanbul'la yaptığımız planlar hariç, ayda 2 kere arkadaşlarımla buluşma planı yapabilirim. Daha fazlası değil.

Para biriktir. Nasıl?

Maaşını aldığın gibi 1/4'ini kenara koy. Diğer bütün harcamalarını; kredi kartı, diş teli taksidi ve diğer her şey dahil kalan paradan yap....

************************************************************************

Yukarıdaki satırları 27.04 Perşembe günü yazmaya başlamıştım. Çalışmam gerektiği için devam edemedim. Sonrasında günüm o kadar kötü geçti, o kadar ağladım ki...

Patronum gereksiz yere aşırı bağırdı. Ofisin yardımcı elemanı, Rize abi beni sinir krizine soktu. Beni okuyanlardan Rizeli birileri varsa çok özür diliyorum ama gerçekten rizelilerden de rizelilerin inadından da nefret ettim. Yahu insan hiç mi karşısındakini dinlemez! Ben bir şey söylüyorum o bambaşka bir şey anlıyor, düzeltmeye çalışıyorum dinlemediği için anlamıyor, sinirleniyor ve sesinin volümü yükseliyor. Çok affedersin ama sen kimsin yahu? Benim işverenim de bana bağırıyor ama borçlarım var diye katlanıyorum. Ben sana neden katlanmak zorundayım? Kısa bir tartışmadan sonra geçtim kendi odama, ondan sonra da suratına bile bakmadım. Bugün de işle alakalı konuşmalarda dahi inanılmaz soğuk aramız, bundan sonra da böyle olacak. 

Ne öğrendim söyleyeyim. Kibir ne kadar kötü ve tehlikeliyse, fazla alçak gönüllü olmak da bir o kadar tehlikeli. Çünkü insanlar ne kadar iyi olursanız o kadar saygısız, laubali, sömürücü, suistimalci davranıyor. Ama siz ne kadar mesafeli olursanız, ne kadar yukarıdan bakarsanız o kadar saygı duyuyorlar. Çok affedersiniz insan yerine koymayın, buyurun moira hanım derler, abicim diyorsun sana sesini yükseltiyor.

Hepimiz öyle değil miyiz? Emeğimizi sömüren, bize insan değilmişiz gibi davranan patronlarımız yaptığımız işi beğenince hoşumuza gitmiyor mu? Yaptığımız her işe beğeniyle yaklaşan, her zaman bizi insan yerine koyup aynı masada oturan, sohbet eden yöneticilere karşı tavrımız nasıl oluyor peki? Ben söyleyeyim. Arkadaşımız gibi sohbete başlıyoruz, yeri geliyor yapılmayacak bir espri, bir şaka yapıyoruz. Ondan korkmuyoruz, bu yüzden de onun verdiği işi, diğer kötü davrananın verdiği işe göre daha geç, daha kötü yapıyoruz.

İnsanlarla aradaki mesafeyi korumak gerçekten çok önemli. Ofiste haftada üç gün gelip temizliğe yardımcı olan bir ablamız var. Ama genelde sigara ve çay içip iki masa silip gidiyor ve her yer tozlu kalıyor. Toz aldıktan sonra masaların üstündeki eşyaları eski yerlerine koymak yerine öyle karışık bırakıyor. Geçen gün stajyer avukat arkadaşımıza tuvaletteki çöp kutusuna poşet takmasını söylemiş. O poşeti takmak senin işin değil mi ablacım? Neden biliyor musunuz?  Oturup çay içiyoruz, sohbet ediyoruz. Ben demiyorum ki kibirli olalım ama bu kadar da mesafeyi kaldırmamak gerekiyor demek ki. He temizlik yapmayı mı küçümsüyorum? Asla. Emekle, alın teriyle yapılan her iş en saygın iştir. Ama bulunduğu yere gelmek için uzun yıllar çalışmış bir insanı da bir zahmet salak yerine koyma, kendi işini yaptırmaya çalışma. 

************************************************************************

Bugün 01.06.2017. Ben bu yazıları yayınlayamadım. İş yoğunluğumdan ve yorgunluğumdan ötürü. Şu an hayat nasıl mı? Her şey çok daha kötü.  

7 yorum:

  1. Daha iş hayatına katılmamış biri olarak bu durumları okumak içimi acıtıyor. Yaşaması da bir o kadar yıpratıcı olsa gerek. Umarım bunları unutturan ya da hafiflettiren şeyler ve insanlarla vakit geçirme gibi fırsatların olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saydam,

      Sen yine de umudunu kaybetme. Her zaman güzel insanlar vardır bir yerlerde. Bazılarımız denk gelebilir bazılarımız gelemez. Ben henüz gelemedim. İş hayatında her şey insanda bitiyor. Biz birbirimizin kuyusunu kazarsak, dedikodusunu yaparsak asla ama asla huzur olmuyor. Herkes kendi halinde çalışırsa, niyetler kötü olmazsa huzur oluyor. İnşallah öyle güzel bir yere ve insanlara denk gelirsin.

      Sil
  2. Sanırım biraz insan psikolojisi. Her zaman bizi eleştirenlere daha iyi görünmek,onların övgüsünü almak için çabalarız. Tersine bize iyi davranan insanlar için bu kadar çaba harcamayız. Çocukluktan gelen bir "beğenilme, onaylanma" duygusundan belki de...

    Yıllardır iş hayatında olan biri olarak söyleyebilirim, çevremde işinden, iş arkadaşlarından memnun kişi sayısı devede kulak. Bu yüzden bir şekilde ya çözüm yolu bulacağız ya da umursamamayı öğreneceğiz. Umarım senin için de işler kısa zamanda yoluna girer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sibelynka,

      Bence de kesinlikle onaylanma ile alakalı. Onaylaması zor olan insanlara daha çok kendimizi beğendirmeye çalışıyoruz sanırım.

      Bence de en doğrusu kendine bir duruş belirleyip o duruşun dışına çıkmamak, seni çıkarmaya çalışanları da umursamamak. Ama bazen öyle şeyler oluyor ki, umursamadan duramıyor insan. Benim patronum son haftada öyle kötü bir şey yaptı ki inan huzurum kalmadı. Şimdi nasıl umursamayayım...

      Sil
    2. Öyle kötü bir şey yaptı ki deyince yanlış anlaşılabileceğini fark ettim. Patronum bir iş arkadaşımı çok büyük bir haksızlığa uğrattı, aşağıladı ve işten çıkmaya zorladı. Sonra da arkasından bizi bırakıp gitti diyerek vefasızlıkla suçladı. İbretlik bir hikaye olarak yazmayı düşünüyorum..

      Sil
  3. O kadar doğru bir tespit ki. İnsanlar korktukları ve çekindikleri insanlara karşı daha dikkatli davranıyorlar. İyi niyetli insanları önemsemiyorlar. Benim çalıştığım yerde çaycı benim ofisimdeki kızlara çay boşlarını artık kendilerinin getirmesini söylemişti. Ona abla abla deyip etrafında dolandıkları için oldu tabi ki bu. Müdahale edip engellemiştim bu durumu. Para için katlanmak durumu ise hayatın gerçeği. Yaptığın katlanma zorunluluğunu azaltıcı tasarruf tedbirleri çok mantıklı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Turgay Aksoy,

      Aynı bizim olay gibi olmuş sizdeki de. Ama bizim şanssızlığımız müdahale edip engelleyen biri olmaması sanırım. Ben de maalesef henüz yeterli tecrübeye sahip değilim müdahale edebilmek için.

      Para konusunda almayı planladığım tedbirler güzel de bir de uygulayabilsem daha güzel olacak.. :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...