Geçtiğimiz hafta bir duruşmam vardı. Bir iş davası ve ben işveren vekiliyim. İşçinin talep ettiği alacaklarının aslında istediği miktar kadar yüksek olmadığını kanıtlamak için tanık dinletecektik. Avukatlar tanıklı duruşmalardan önce her zaman tanıklarla konuşur, davanın detayını anlatır, neleri anlatması gerektiği konusunda yardımcı olurlar. Bazı avukatlarsa davayı kazanabilmek için tanıklara ne cevap vermesi gerektiğini dahi söylerler. Ama ben öyle bir avukat değilim.
Her zaman yaptığım gibi, tanıklara dosyayı anlattım. Karşı yanın iddialarını ve taleplerini, bizim iddialarımızı anlattım. Gerçek durumun ne olduğunu, ne bildiklerini onlara sordum. Onlar bana bildiklerini anlattılar, ben onlara ne biliyorsanız onu söyleyin, doğruyu söyleyin dedim. Aleyhimize bir şey biliyorlarsa sorulmadıkça söylemeyin ama sorulursa yalan söylemeyin dedim. Ama özellikle, üstüne basa basa, sizden kesinlikle yalan söylemenizi istemiyorum, isteyemem dedim.
Duruşma zamanı yaklaştı, duruşma salonunun olduğu yere çıktık. Duruşma öncesi son olarak biraz konuştuk. Tanıkların yalan söyleme konusuna olumlu baktıklarını fark edince, çok açık bir şekilde, "bilmediğiniz konularda bilmiyorum deyin, aleyhe hususlar olabilir, bilmiyorum deyin sakın yalan söylemeyin, ben yalan söyletmem, yalan söyletilmesinden de hiç hoşlanmam." dedim. Bazen tanıklar duruşmada aleyhe bir şey sorulduğunda doğru cevap vermek ya da bilmiyorum demek yerine yalan söylemeyi tercih ediyorlar. Bazen taraflarla anlaşmış olduklarından, bazen de kendileri öyle tercih ettiklerinden. Bu nedenle özellikle uyardım.
Biz konuşurken biraz ilerde, bizi duyabilecek bir mesafede bir kadın avukat oturuyordu. Bizim karşı taraf olduğunu tahmin ediyordum ama sorun yoktu. Yanlış bir şey söylemiyordum. Yalan söylememelerini söylüyordum. Sonra mübaşir çağırdı.
Duruşma başladı, tam tanıklar çağırılacaktı ki, avukat söz aldı. Hakime, benim onun karşı avukat olduğunu bilmediğimi, bu yüzden dışarıda rahatça konuştuğumu, tanıkları yönlendirdiğimi ve tanıklara aleyhe bişeyler sorulursa kesinlikle bilmiyorum demelerini söylediğimi söyledi. Lütfen bunu zapta geçelim dedi. Sanki ben yalan söylememeleri için değil de, aksine gerçekleri kasten saklamaya yönlendirmişim gibi göstermeye çalıştı. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ben yalan söylememeleri için öyle demiştim, üstüne basa basa doğruları söyleyin demiştim. Ama bu kız ben kötü niyetliymişim gibi yansıtmaya çalışıyordu.
Hemen söz aldım. Avukat Hanım, şu an asıl siz yalan tanıklık yapıyorsunuz. Ben sizin karşı yan vekili olduğunuzu biliyordum. Orada yalnızca bilmediğiniz hususlarda bilmiyorum deyin, yalan söylemeye çalışmayın dedim. O kadar iyi dinlediyseniz bunları da duymuşsunuzdur." dedim. Kız gayet sinsi bir şekilde gülerek duymadım dedi. O kadar incindim ki ne yapacağımı şaşırdım.
Sonra tanıklardan biri dinlendi. Resmen verdiği cevaplar aleyhimeydi. Ama doğruydu. Her ne kadar davam için kötü olsa da, bu durum çok hoşuma gitmişti. Kız şaşırıp, sorusunu tekrar sordu. Tanığın yalan söylemesini bekledi ama tanık yine aleyhime doğruyu söyledi. Tanığa soru sorma sırası bana geldi. Sayın hakim dedim, öncelikle tanık beyanını dinlediğiniz üzere, ben yönlendirecek olsam en başta bu konularda yönlendirirdim dedim. Sonra sorularımı sordum. Biz soru sordukça yalan söyletmediğim daha da açık bir şekilde ortaya çıktı. İkinci tanık dinlendikten sonra da aynı şekilde kızla bir sürtüşme yaşadık. Hakim sağolsun hiç susturmadı, saygılı bir şekilde dinledi. İkinci tanıktan sonra yine tanığa soru sorma sırası bana geldi. Avukat Hanım dedim, tanığı dinlediniz, ben yönlendirmiş olsam, yalan söyletmiş olsam böyle mi cevap verirler.. Mesleki hırsınız yüzünden yalan söylemenizi asla kabul edemiyorum kusura bakmayın. Tanığa da sorum yok. dedim.
Sonuç olarak, hakim avukatın istediğini yapmadı, benim yönlendirmem gibi bir şeyi zapta geçirmedi. Küçük çapta bir zafer kazanmış gibi hissetsem de, içimde çok yıprandım. İnsanın haklı olduğu bir konuda kendini savunmak zorunda kalması ne kadar kötü bir şeymiş...