27 Ocak 2019 Pazar

Doğum Günüm Kutlu Olsun




15.01.2019

Şu an bu yazıyı aşırı tatlı rose gold beyaz tuşlu klavyemle yazıyorum.

Aşırı aşırı aşırıııı yorgunum. Hatta şu kadar iddialı konuşabilirim, hayatımda hiç bu kadar yorgun uyandığım bir gün olmuş muydu gerçekten hatırlamıyorum. Havanın aşırı soğuk olması, final donemim ve iş yoğunluğum aynı doneme denk gelince iyice yoruldum ve hastalandım. Çok şükür aldığım ilaç sayesinde boğazım yara olmadı ama vücudumun yorgunluğu asla geçmedi. Sabah uyandığımda kendi kendime dedim ki “ben bugünü nasıl geçireceğim…” Sonuç olarak işe geç kaldım, metroda uyudum, baya da zor çalıştım. Akşam sınava giderken yorgunluktan notlarımı dahi gozden geçiremedim. O sırada hoca da gıcıklık yapıp tutturdu sınavı 6:30 da başlatacağım diye. Arkadaşlar whatapp grubundan yazdı bunu nasıl sinirlendim anlatamam. Başlatsın dedim ya valla umrumda değil artık ne oluyorsa olsun, ben ölüyorum adamın derdi sınavı yarım saat geç başlatamamak. Sonuc olarak zor da olsa sınava girdim ve çıktım. Nasıl yemek yedim, nasıl duş aldım bilmiyorum. Bu yazıyı da muhtemelen hemen yayınlamayacağım çünkü cidden aşırı yorgunum.

19.01.2019

Hastalığım bir haftadan fazla devam etti, ama sonunda bitti sayılır. En azından sadece öksürüğüm kaldı. Eczacının verdiği ve iyi geleceğini söylediği ilaç neyse ki gerçekten çok iyi geldi. Ama biliyor musunuz, o kadar mutluyum ki… Sebebini şimdi yazmayacağım çünkü her şey tamamlandıktan sonra yazmak istiyorum.

Cuma akşamından Pazar akşamına kadar tüm haftasonu İstanbullaydık ve enerjim aşırı yükseldi. Resmen hayat enerjisi depolamış gibi hissediyorum. Ama işle ilgili her zamanki gibi birtakım sorunlarım var. O da allahın emri zaten. Nedense ben yeni bir işe başladığımda hep aşırı mutlu ve hevesli başlıyorum ama iki ay sonra falan her şey bozuluyor. Her seferinde böyle oluyor. 1-2 yılda bir iş değiştirmeye bünyem alıştı. Ama artık buna bir son vermem ve olduğum yeri olduğu gibi sevmeye devam etmem gerekiyor. Çünkü bu sefer olmak istediğim gibi bir yerdeyim, istisnalar olsa da sevdiğim insanlarla çalışıyorum. Maalesef beni işe alan hukuk müşaviri aşırı fazla konuşan, her şeyi biliyormuş gibi yansıtmaya çalışan, hukukçu olmayan birinin asla anlamayacağı kadar kendinden emin bir şekilde sıvamayı bilen ama beni sinir krizlerine sokan tanrı kompleksli gerizekalının teki. Biraz uzun bir cümle oldu ama ne kadar sinir olduğumu anladınız siz.

Bir şekilde sabah erken kalkmaya alışmam gerekiyor. Her gün geç kalmam hiç ama hiç hoş değil. Bu sabah için kendi kendime saatimi ertelemeyeceğime söz verdim ve saatim çalar çalmaz ertelemek yerine gözlerimi açıp saatimi durdurdum. Ve şunu anladım ki cidden insan ertelemediği zaman çoook daha rahat kalkıyor. Ama sonra ne yaptım dersiniz gözlerimi kapattım, 15 dk daha erteledim ve işe 15 dk geç kaldım.

27.01.2019

Bu haftasonunu da İstanbulla geçirerek enerjimi depoladım. Her ne kadar sabah annemle tartışıp biraz üzüldüysem de akşam eve gelince düzeldi.

Geçen Salı günü, yani ayın 21 inde yeni psikoloğumla tanıştım. Yine çok genç ve tatlı bir kadına denk geldim. İnşallah bu da beni yüz üstü bırakmaz. Salı günü tekrar randevumuz var. Bakalım Freudun yöntemi bende ne kadar işe yarayacak. Psikoanalitik terapi gibi bir şey dedi ama tam hatırlayamıyorum. Yaşadığım ve rahatsız olduğum duygu ve düşünceleri görmezden gelmek yerine gözlemlemem, rüyalarımı didiklemem gerekecek. Bana inanılmaz yorucu ve zor geliyor, nasıl yapacağım bilmiyorum ama alışacağım. Eğer çözüm buysa deneyeceğim çünkü başka çarem yok.

Bugün İstanbulumla doğum günümü ve 10. Yılımızı kutladık. 10 yıl sonra hala ondan bahsedince sırıtıyorsam daha ne isterim. Bana çok güzel bir pasta almış. Tüm pastayı birlikte yiyip bitirdik. İnsanlar nasıl her anlarında story çekip atıyor, fotoğraf çekmeye kasıyor cidden anlamıyorum. Ben o an ikimiz için güzel dilekler dileyip ona sarılmaktan, 50 yaşımıza geldiğimizde izleyebileceğimiz şapşal videolar çekmekten instagramlık foto çekmek aklıma bile gelmiyor. Açıkçası, kimseyi gücendirmek istemem ama instagramda eşiyle ya da sevgilisiyle yiyeceği romantik yemeği çekip paylaşanları, birbirine vurulan ve boomerang ile çekilen kadehleri gördüğümde hiç ne kadar romantik falan diye düşünmüyorum. Bilmem ki, o kadar romantik bir an olsa çekip instagrama koymayı değil anı yaşamaya çalışır insan sanki. Bilmiyorum ben neyi kınasam genelde başıma gelir o yüzden çok da konuşmasam iyi olacak sanırım.

Ya bu arada anlatmak için sabırsızlandığım, hayatıma inanılmaz bir neşe katan bir durum var ama bir hafta sonra paylaşabilirim ancak. İstanbulla bir şey istediğimizde ve tam olmadan birileriyle paylaştığımızda hep bir terslik çıkmasından korktuğumuzdan annemlere bile söylemedim. Evlenmiyorum hahah. Neyse inşallah yalnızca bir hafta sonra yazabileceğim.

Ya bu arada ben su içme challenge ını asla beceremedim hatta normalden çok daha az su içtim. Ben şimdilik yeni bir challenge a başlasam daha iyi olacak aslında. Yeni challenge işe geç kalmama olsun. Çünkü şirketin ceo su beni geç kalırken gördüğünden başka işi gücü yokmuş gibi onu dert etmiş canım. Neyse o yüzden şimdi işe geç kalmama challenge ı yapıyorum. Bu challenge için herhangi bir zaman dilimi öngörmüyorum çünkü hayat boyu devam etmesi gerek hahadj. Yani artık hayatıma bir morning person olarak devam edeceğim.

Tam bir saat sonra doğum günüm. 27 yaşımı bitireceğim. 2018 de olduğu gibi 2019’da da 27 yaşında olacağım. Belki 2020’de de öyle olurum henüz karar vermedim.

Öpüyorum hepinizi.

13 Ocak 2019 Pazar

Günde 2 Litreden Fazla Su İçme Challengem




Tam daha sağlıklı ve mutlu olmakla ilgili yazıyorken hasta olmam biraz ironik olsa da, kış aylarında gripten kaçış yok. Benim için yıpratıcı olan aslında hastalıktan çok, sınav döneminin ortasında hasta olmak. Şuan da ders çalışıyor olmam gerekiyor mesela. Ama hani derler ya vücudum kırılıyor diye, işte öyle bir durumdayım. Çok şükür bana çok iyi gelen bir soğuk algınlığı ilacım var da boğaz ağrım hemen geçiyor.

Önceki yazımda daha sağlıklı yaşamak ve daha iyi olmak için bazı kararlar verdiğimi yazmıştım. Aşırı basit şeyler gibi görünse de bana faydası çok büyük olan şeyler. Uygulamaya ilk başlayacağım şey su içmek. Normal bir insanın içmesi gereken su miktarı kilosuna ve aktivitesine göre değişse de, büyük bir çoğunluk için geçerli olan miktar günde 2 litre. Dolayısıyla ben de bu hedefle başlıyorum. Normalde günde 1 lt suyu bile zor içen biri olarak beni biraz zorlayabilir ama yapacağım.

Suyun faydalarını burada sayacak değilim. Ancak kendi açımdan asıl önemli nedeni, yeterli su içtiğimde zihnimin sakinleşmesi, berraklaşması ve anksiyete seviyemin azalması. Bu nasıl oluyor bilmiyorum ama anksiyete düzeyimin oldukça yüksek olduğu bir dönemde, sanki vücudumu ve beynimi temizleyecekmiş gibi bardak bardak su içmeye başlamıştım. Gerçek bir sonuç muydu yoksa psikolojik miydi bilmiyorum ama baya faydasını görmüştüm. Bunun dışında az su içtiğim zaman inanılmaz bir baş ağrısı yaşadığımdan, aspirin alır gibi su içtiğimden vücuduma ne kadar iyi geldiğini fark edip içmediğim her gün kendime kızmaya devam ettim.

Kendimi tedavi etmek zorundayım. Çünkü hiç ama hiç memnun değilim halimden. Saymam gerekirse;

Psikopat insanlar gibi parmaklarımı sürekli yara yapıyorum. Dudaklarımı yediğimden ruh hastası gibi görünüyorum. Her yerimi yara yaptığım için canım yanıyor. Hem parmaklarımla oynamamdan hem de yeterli su içmememden dolayı tırnaklarım güçsüzleşti ve iğrenç bir şekilde kırılıyor. Cildim ve dudaklarım çok kuru. Vücudumun her yerinden bir problem pörtlüyor. Yüksek amilaz seviyeme mi, polikistik kistlerime mi, stresten ve sağlıksız yaşam tarzından oluşan yaralarıma mı, her an uyuyabilecekmiş gibi yorgun olmama mı kızayım? Bir insan her gün geç yatar mı? Her gün 45 dk saatini erteleyip deliksiz uyuyabileceği bir 45 dkdan mahrum kalır mı? Her gün işe geç kalır mı? Artık eşyalarımın ve kendimin dağınıklığından her günümü şansa geçiriyormuş gibi hissediyorum.

Bir yandan da tüm bunları düşünmek çok yorucu. Su mu içeyim, spor mu yapayım, her gün krem mi süreyim, sağlıklı mı besleneyim, uyuyayım mı, psikolojim ile mi uğraşayım, yoksa kariyer mi yapayım? Yani sürekli bir şeyler yapmak zorunda olmak çok yorucu değil mi? 

Aslında yapmamız gereken bunları ek yükümlülükler gibi yerine getirmek yerine hayatımızın içine sokmak sanırım. Yani 2 lt su içmek için challenge yapmamalıyım. O benim normalim olmalı. Ben normalde zaten parmakları sağlıklı bir insan olmalıyım ki, gün içinde sürekli Madecassol sürmek zorunda kalmayayım. O yüzden de, 2019 yılını kendim için sağlık ve farkındalık yılı ilan ediyorum. Her ne kadar Ocak ayının yarısına gelsek de fark etmez. Bugün pazar. Yarın hafta başı olduğundan tam challenge başlatma zamanı bence. Şimdi ilk hedefim, yarından itibaren başlayacağım ilk aylık challengem, günde 2 litreden fazla su içmek olacak. Aslında gece en geç 12 de yatmak ya da günde 7 saat uyumak gibi bir hedef de koymam lazım ama dur bakalım ona da başlarım zamanla.

Günde 2 litreden fazla su içerken de psikolojimde, vücudumda, cildimde olan değişiklikleri sizinle de paylaşıyor olacağım. 13 Şubat'a kadar sürecek. Ama amacım 13 Şubat'a kadar böyle bir şey yapıp bitirmek değil, o tarihe kadar bu alışkanlığı hayatıma dahil edebilmek. Sonrasında da aynı şekilde devam edebilmek.

Bakalım nasıl geçecek... Hepinize iyi haftalar dilerim :)

7 Ocak 2019 Pazartesi

Güzel Kararlar

Güzel bir şeylere başlamaya karar vermek insanı aşırı mutlu ve motive ediyor. Bu hafta, bana inanılmaz iyi hissettiren şeyler yaptım. Ve bu şeyler o kadar küçük şeyler ki aslında.. Ama verdiği mutluluk çok büyük. O kadar uzun zamandır eve yürürken yüzümde gülümseme yoktu ki, o iç huzuru o kadar özlemişim ki.

İki haftadır haftasonunu İstanbul'da geçiriyorum ve gerçekten dinlenmiş hissediyorum. Bu haftasonu da, bir sürü filtre kahve ve yüksek lisans sınavlarımıza çalışmayla geçse de, onun yanında aşırı keyifli çalıştım. Yıllar sonra hala bu kadar aşık olmak çok güzel.

Öncelikle, uzun vadeli kararlar verdim ve bence uygulaması keyifli olacak. Olacak çünkü uyguladıkça iyileştiğime tanık olacağım. Öyle inanıyorum. İşte böyle anlarda hayat çok ama çok keyifli geliyor. Bu arada kardeşimle barıştığımızı söylemiş miydim?



Blogları gezerken Sakura’nın blogunda mektuplaşma etkinliğini gördüm. Çocukluğumdan beri en sevdiğim şeylerden biri mektuplaşmak. Yazı yazayım, kırtasiye malzemeleri, kağıtlar, zarflar, kalemler alayım… Mektup arkadaşı bulmanın bir yolu varmış meğer. Instagramda mektup arkadaşı olanlar veya mektup arkadaşı arayanlar #penpal etiketiyle paylaşım yapıyormuş. Paylaşım yapanlardan yaş olarak yakın olan birkaç kişiye dm attım. İkisi Amerika’da biri İspanya’da yaşayan üç kadın geri dönüş yaptı. Ve görseniz o mektup zarfları o kadar renkli, o kadar süslü ve güzel ki… Ayrıca yazanlardan biri de benim gibi kırtasiye malzemelerini ve animeleri çok seviyormuş. Mektup gönderimi yaparken kırtasiye malzemeleriyle hediyeleşme de yapıyormuş. Yani artık dünyanın farklı yerlerinden 3 tane mektup arkadaşım var ve bu beni inanılmaz mutlu ediyor. Geçen gün eve dönerken Galata Kulesi’nin dibinde turistler için hediyelik eşya satan ve benim gibi Galata’da doğup büyümüş amcadan 5 tane çookk güzel kartpostal aldım. Ama kalın ve kaliteli kartlar satar he öyle dandik kartpostallardan değil. Resimler de aşağıda. Üçü mektup arkadaşlarım için. Kış temalı ve tramvaylı olan bana çocukluğumu, İstiklal’in güzel zamanlarını hatırlattığından kendim için aldım.




Bu penpal olayına siz de katılmak istiyorsanız sevgili blogger Sakura’nın yazısının linkini bırakıyorum.

https://sakuramevsimi.blogspot.com/2018/12/mektup-arkadasligi-nedir-mektup.html

Bugünlerde beni heyecanlandıran diğer küçük detay ipadim için klavye bulmuş olmam. Okulda yazarak not almak çok zor çünkü hocalar çok hızlı anlatıyor. Ayrıca klavye ile yazmaya o kadar alıştık ki ellerim baya ağrıyor. Günlüğümü bile artık bilgisayarda mı tutsam diye düşünüp sonra vazgeçiyorum. Bari o alışkanlığım güzel defterler ve kalemlerle devam etsin. Ipadde blog yazarken, uzun bir mail atarken veya çalışırken kullanmak için klavye arayışına girdim. Önüme sadece Logitech’in aşırı kaliteli ve pahalı klavyeleri çıktı. Ipad kılıflı, kılıfın önünde klavye var. En ucuzu 250 en pahalısı 800 küsür. En son gözümü karartmış alacaktım ki, arkadaşlarımdan birinin instagram storysinde ipad ve ayrı küçük bir klavye gördüm. Direk sordum tabi. Meğer Mumuso’dan yalnızca 45 TL’ye almış, o zaman indirimdeymiş ama olsun. Şu an 80 TL. Küçük, telefon dahil bluetoothu olan her şeye uyan bir klavye. Miniso’da da benzeri var. Benim gibi arayışta olan biri varsa bir göz atabilir. Benim klavyem henüz gelmedi, daha dün sipariş verdim ama arkadaşım baya memnun olduğunu söyledi. Klavye gelince yine paylaşırım.

Aldığım uzun vadeli kararlar daha çok sağlığımı düzeltip, anksiyetemi azaltmak ve hayat kalitemi yükseltmekle alakalı. İlerleyen günlerde daha detaylı paylaşacağım ama özet olarak günde vücudumun ihtiyacı olduğu kadar uyumak, ihtiyacım kadar su içmek, vitamin ve probiyotikleri aksatmamak, farkındalık meditasyonunu hayatıma tamamen uygulamak, yogayı asla aksatmamak, bütçe yapmak konularında ciddi ilerleme kaydedeceğim. Şimdi bunlar size çok basit gelebilir ama detaylı olarak açıkladığımda eminim siz de dikkat etmeye başlayacaksınız. :)

Herkese iyi haftalar.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...