24 Temmuz 2019 Çarşamba

Önyargı

En son yazıyı yazalı sadece birkaç gün geçti ama her şey düzelmeye başladı bile. Yöneticim artık gözüme o kadar da sayko gelmemeye başladı. Hatta aramız gayet iyi. O yüzden keyfim yerinde.

İnsanlara karşı çok önyargılı olduğumu fark ettim. Küçük bir soğuma dahi hissettiğimde durumu içimde büyütüp gereksiz yerlere götürdüğümü ve en önemlisi de insanların yorumlarından çok fazla etkilendiğimi fark ettim. Yöneticimin adı Sofya olsun. Çok gergin olduğu bir dönemde biraz sert çıktığı ve biraz titiz olduğu için bir anda baya sorunlu olduğunu düşünmeye başladım. Tam o sıralarda da gerginliğimi fark ettiklerinden olsa gerek 2-3 çalışma arkadaşımın Sofya'nın çalışması zor bir insan olduğunu, benden önceki avukatın çok geç çıktığını, beklentisinin çok fazla olduğunu falan söylediler. Ben de kendi deneyimlerim ve bu yorumları birleştirince ortaya manyağın teki çıktı tabi. Bir de bana hiç doğru düzgün iş vermediğini dolayısıyla yaptığımın avukatlık dahi olmadığını düşünmeye başladığımdan iyice dellendim.


Ben durumu içimde büyüttüğümü ve çalışma ortamımı kendim için çekilmez hale getirdiğimi fark edince kendime dur demeyi başardım. Sofya Hanım'a oldukça güler yüzlü davranmaya, çalıştığı konularda yardımı ihtiyacı olup olmadığını sormaya ve yardımcı olmaya başladım. Sadece iki gün boyunca o çıkmadan önce çıkmaya yeltenmedim. Ve ikinci günün sonunda Sofya Hanım'ın tekrar güler yüzlü hale geldiğine ve Moira'cım ben biraz daha çalışacağım sen çık canım demesine şahit oldum! Ben tabi durur muyum, olur mu öyle yardıma ihtiyacınız varsa kalayım dedim, yok canım çık sen dedi. Bana daha nitelikli işler vermeye, dilekçelerinde fikrimi almaya başladı. Hatta bugün bir whatsapp mesajının sonuna öpücük atan emoji dahi koydu! 

İnsanlarla ilgili çabucak yargıya varmam, yargısız infaz yapmam konusunda yüzüme çarpan bir diğer olay da New York ile olan sohbetim oldu. Hatırlar mısınız bilmiyorum, "Bir Arkadaş Kaybetmek" yazımda New York ile olan tartışmamızı ve beni hayatından tamamen çıkardığını yazıp kendimi sorgulamıştım. Benim özrüm ve çabam sayesinde biz tekrar arkadaş olmayı başardık. İki gün önce iş çıkışı buluştuğumuzda konu babalardan açıldı. Ben kendi babamla ilgili bir problemden bahsedince, 9 yıllık arkadaşım, ilk defa babası ile ilişkisinden bahsetti. Meğer hiç de kolay değilmiş. Meğer New York öyle kolay bir şekilde yurt dışına yüksek lisansa gitmemiş, zorlanmış, miktarın yarısını kendi karşılamış, meğer babasından hiç doğru düzgün sevgi görmemiş... Ve ben, sanki her şeyi babasının parasıyla yapmış gibi onu suçluyordum.

Her şeyi babasının parasıyla yapsa ne olurdu ki? Benim babam yanımda olsa ve parası olsa ben kullanmaz mıydım? Ben de çoğu şeyi annemin parasıyla yapmadım mı? Ya da desteğiyle. Hayatımdaki baba boşluğunu dolduramayınca, insanların hayatlarında dolan boşluklar bana acı vermeye, sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Sanki herkes bir şeyleri birileri sayesinde yapıyor da, onlar olmasa yapamazlar gibi... Benim babam yanımda olmadığından ben yapamıyorum, ohh onlar nasıl da rahat yapıyor, yaparlar tabi para olduktan sonra... İşte bu cümleler, kendime acımaya başlamama, öz güvenimi yitirmeye başlamama sebep oldu. Bir şeyleri yapamamam dış etkenlerden kaynaklanıyor ama yapabiliyor olmam benden mi kaynaklanıyordu? Tamam herkes için hayatta bazı destekler var, bazılarının hayatında maalesef hiç destek yok.. Ama desteği olan insanları sanki kendileri hiç çabalamıyormuş, destekleri olmadan bir hiçlermiş gibi aşağılamaya ne zaman başladım? Bu aşağılamalar, insanların başarılarını küçümsemeler bendeki boşlukları doldurdu mu? Babamı insana dönüştürdü mü? Yurt dışında eğitim almamı veya ingilizcemin harika olmasını, en iyi yerlerde iş bulmamı sağladı mı? Tabi ki hayır. Kendimden utanmaya, kendimi ezik görmeye başladım. Şu an geldiğim noktada bunu tam olarak aşabildim mi bilmesem de en azından aşmam gerektiğini öğrendiğime seviniyorum. Çünkü ancak bundan sonra kendim için gerçekten iyi şeyler yapmaya başlayabilirim. 

5 yorum:

  1. Kendini tanıma üzerine, çok içten yazmışsın. Birde soyle bak, babanin yeri dolmadigi için herkesin heveslendigi bir mesleği okudun, belki baba figürü sende var olsaydı, azmin daha az olacaktı. Tabi bunlar belki ya da daha iyi bilemeyiz ancak dolu taraftan bakabiliriz. 4 anlaşma diye bir kitap var tavsiye ederim. Orda kişiselleştirmemiz gerektigi söylüyor. Yani biri sana çok kötüsün ya da iyisin, o kişinin o anki ruh hali ve bakış açısının devreye girdiğini kendini tanirsan tüm dünya senin hakkında dedikodu yapsa bile seni etkolemeyecegini söyler. Seni uzun zamandır takip ediyorum kendi geliştirdiği görüyorum ve tebrik ediyorum. Darısı herkesin başına benim de☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız,

      Çok teşekkürler yorumun için.. o kadar mutlu oldum ki.. söylediğin kitabı da listeme ekledim bile. :)) haklısın bana kattığı da çok şey var, maalesef ki güçlü kalmak zorunda kaldım, dayanabileceğim bi baba yok sonuçta.. iyi pencereden bakalım

      Sil
  2. Hepimizin bireysel olarak özşefkatimizi geliştirmemize, kendimize dokunmamıza ihtiyacımız var. Kendinizi analiz edebildiğiniz için yaşam daha ahenkli gelecektir.

    YanıtlaSil
  3. Önyargı gerçekten herkesin içinde olan bir şey. Nedendir emin değilim ama genel olarak hep bir kötüye inanma, iyiye ihtimal vermeme durumu içindeyiz. Bu psikolojimiz için özellikle çok kötü olsa da bir şey kısa bir süre de olsa kötü gittiyse anında hep öyle olacak gibi kötüye hazırlıyoruz kendimizi. Keşke bu kadar önyargılı olmasak gerçekten. Çok sevindim ama üstünün deli bir kadın olmamasına :)

    YanıtlaSil
  4. Kendimizle barışık olursak ve önyargılı olmazsa pek çok sorunun aslında o kadar da önemli olmadığını görüyoruz. Önyargı ve takıntı yüklerinden kurtulmamız gerekiyor.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...