21 Şubat 2019 Perşembe

İnanmak İnanmamak



Yine dertlendiğim, kendimi sorguladığım bir anda yazıya sığındım. Çok ama çok karışıyor her şey. En başta kafam. Sonra hayatım. Sanki çok ağır bir antidepresan almışım da görüntü kıvrılıp bükülüyor, bulanıklaşıyor, ardından da aşırı netleşiyor. Her şey aşırı güzel ve doğru giderken, doğruluğun anlamı bile belirsizleşiyor.

Çaydan gelen bergamot tadında mutlu oluyorum. Ama bu küçük şeylerden bile mutlu olabilme anlamına mı geliyor yoksa bir türlü mutlu olamadığımdan her şeyden mutlu olma çabası mı...  

Tam da her şeyin mükemmel gittiği bir dönemde Güney Afrika'ya bakmaya başlıyorum. Yalnızca yağmur ormanlarının, göllerin ve muhteşem renkli kuşların olduğu bir yere gitsek, her şeyi bıraksak...

Bir yandan yapmak istediklerim, diğer yandan korktuklarım. Sonra tamamen başka bir yandan, yapmak istediklerimi gerçekten isteyip istemediğim sorusu... Gerçekten yapmak istediğim bu değilse ne? Ne olmalı? -Meli-malı kullanmak doğru mu istediklerimiz için? 

Şu an aslında çalışmam gerekiyor. Ama olmuyor. Yapmak istediğim bir sürü şey varken yapmaya yetecek hiçbir şeyim yok. Hayat bu şekilde mi başlayıp bitecek? Peki daha güzel bitse ne fark eder? Ben iyi de yaşasam kötü de yaşasam bittikten sonra ne yaşadığımın bir anlamı olacak mı?

Olacak olsaydı mutlu olurdum. Sonrasında yokluk, diğer dünya, ahiret, reankarnasyon gibi şeyler olması ihtimali yerine kendim olarak bu hayatta kazandığım bazı şeylerle başka bir hayatta başka bir maceraya devam edebilecek olmak daha anlamlı olmaz mıydı?

İşte bu şekilde inancımı da kaybettim. 

Hayatın amacının sadece yaratılmak ve yok edilmek, bunların arasındaki kısacık sürede de yaratanın isteklerini yerine getirmek gibi robotik, gereksiz ve saçma olamayacağını düşünmem beni çok mu kötü bir insan yapar? Neden sorusunu sormak çok kolay. Ama cevap bulmak aşırı zor. Durum böyleyken insanların cevabı bulduklarını düşünmeleri ve diğer insanları da bu cevabın haklılığına ikna etmeye çalışmaları aşırı saçma değil mi? Eğer gerçekten hayat, dedikleri gibi emirlerden ibaretse, yerine getirilmediği zaman cezalandırılan emirlerden, bu çok çok çok egosantrik durmuyor mu? Eğer tanrı bu kadar ulvi bir şeyse neden böyle bir şeye ihtiyaç duysun?

Bence tanrı var ve ulvi bir şey. Ama bizim gibi küçük organizmaları neden yarattığını bilmesem de, içimden devamlı mırıldandığım dualarla namaz kılmamı, kapanmamı, kiliseye hapsolup siyah bir örtü altında hayatımı geçirmemi, hayatım boyunca evlenmememi ve cinselliğe dair hiçbir şey yaşamamamı, her pazar kiliseye gitmemi, hacca gidip şeytan olduğu düşünülen bir yere taş atmamı, kendimi aç bırakmamı ve benzeri garip şeyleri isteyeceğini sanmıyorum. He eğer istiyorsa ve yapmıyorum diye büyük bir ateşte yakacaksa da yapabileceğim bir şey yok yanmaktan başka sanırım. 

Çünkü ben iyi bir insanım. Hiç kimseye zarar vermeden, insanlara yardım ederek, yere çöp dahi atmayacak kadar doğaya saygı duyarak yaşamaya devam ederken yukarıda sayılı şeyler yüzünden benim günahkar olduğumu varsayacaksa bunu değiştirebilecek gücüm gerçekten yok.

Aşırı inançlı bir insandan bu insana nasıl dönüştüğüme dair de hiçbir fikrim yok. Annem hep bir sabah kalktığında kendini inanmıyor bulabilirsin, uzaklaşma derdi. Annem yine, her zamanki gibi, her şeyde olduğu gibi haklıymış.
Peki bu yazıya görsel ararken alaksız bir şekilde önüme şu görselin çıkması?


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...