16 Haziran 2018 Cumartesi

Güzel Deneyimler


Kesinlikle dinlemelisiniz Monika - I Do

Çarşamba günü İstanbul'la buluştuk. Mükemmel geçtiiiii. Çok şükür..

Verdiğimiz ara oldukça işe yaramış. İkimiz de olumlu yönde baya değişmişiz. Şimdi ilerisiyle ilgili bir sürü hayal kurduk, planlar yaptık. Perşembe öğlene kadar birlikteydik, zor ayrıldık. Cuma akşamı tekrar buluştuk, o buluşma da güzel geçti. Yani her şeyi yoluna koyduk. Artık sırada birlikte koyduğumuz hedefleri gerçekleştirmek var. :)


Geçen hafta hayatımın en güzel tecrübelerinden birini yaşadım. İlk defa bir yoga stüdyosunda, hocayla ve benden başka 3 kişiyle yoga yaptım. Aslında bir seneden fazladır yoga yaptığım için hiç zorlanmayacağımı düşünerek gittim. Ama işin aslı hiç öyle olmadı.

Bir süredir yoga pratiğimi geliştirmek için stüdyo arıyordum ama görüştüğüm yerler hep 20-30 kişilik sınıflarda pratik yapıyorlardı. Benim amacım kendimi geliştirmek ve hata yaptığım yerlerde hocanın beni düzeltmesiydi. O kadar kalabalık bir sınıfta hoca beni nasıl fark edip düzeltecek ki. Dolayısıyla ilk görüştüğüm, 4-5 kişiyle ders yapan, evime aşırı yakın ve hocası aşırı tatlı yerde karar kıldım. Görüştüğüm yogi beni misafir olarak bir derse katılmam için davet etti. Geçen hafta o derse gittim işte. Tam bir buçuk saat sürdü ve benim için inanılmaz zorlayıcı ve keyifliydi. Pratiğin sonlarına doğru kollarım da bacaklarım da yorgunluktan titriyordu :)) Ders boyunca arkadan sakin bir müzik geliyor, dersin sonuna doğru zaten hava kararıyor, hoca ışığı kısıyor ve mum yakıyor. Kısa bir meditasyondan sonra da pratik bitiyor. O kadar güzeldi ki doğrudan orada başlamaya karar verdim... 

Bu benim için baya yeni ve zorlayıcı aslında. Ben kalabalık ortamlarda pek rahat edemem. Hele tanımadığım insanlar varsa hiç.. O gün resmen güvenli bölgemden çıktım. Enerjimi ve vücudumu hiç tanımadığım kişilerle aynı anda aynı şeye yönlendirdim. Çok heyecanlandım ama pratik sonunda fiziksel olarak baya enerji bıraksam da zihinsel olarak baya güzel enerji topladım. Bence bu zamanla özgüvenimi baya geliştirecek.

***

Bir diğer yenilik de yüksek lisans yapmaya karar vermem oldu. İki üniversitede karar kıldım ve tabi ki ne oldu dersiniz? İkisinin mülakatı aynı güne denk geldi :(. Ben tabi ki en çok istediğim ve öncelikli olan yere gideceğim ama diğerine yetişmek için de elimden geleni yapacağım. Kariyer hedefimi tamamen değiştirdim. Şöyle ki, bir hedef koyup ona ulaşmak için elimden geleni yapacağım ama o hedefe giderken diğer bütün olasılıkları göz ardı etmeyeceğim. Çünkü ben hep bir şey yaparken başka bir fırsatı mı kaçırıyorum diye düşünürken bütün fırsatları kaçıran bir insanım. Dolayısıyla aynı şeyi tekrarlamayacağım. İnş.

***

Geçtiğimiz haftalarda iki kere modern dans dersine katıldım. Yine sınırlarımı zorlamak ve özgüvenimi artırmak için tabi ki. Çok değişik bir deneyimdi. Gerek yerlerde sürünerek, gerekse burnumu önümdeki kişinin kıçında bularak geçti dersler. Diş randevularım yüzünden ikidir gidemesem de, devam ederim diye düşünüyorum.

9 Haziran 2018 Cumartesi

Kendini Unutmamak

Selamm!

Her ne kadar "bu cuma önceki cumalar gibi olmayacak, eve gidip film seyredeceğim" falan dediysem de, kardeşimle iki bölüm Tokyo Ghoul izledikten sonra yine instagrama daldım ve saat 12 oldu. 



Her ne kadar şu ana kadar İstanbul'la aramızdaki sorunları buraya çok yansıtmasam da bu sefer yazacağım. Çünkü nasıl diğer şeyleri yazdıkça insan rahatlıyor, belki aynı şey olur.. İstanbul'la 9 senedir birlikteyiz, 9 senedir birbirimizi çok seviyoruz. Biz birlikte büyüdük, hayatımızdaki her şeyi, mutluluğumuzu, mutsuzluğumuzu, hayallerimizi hep birbirimizle paylaştık. Birbirimizin en yakın arkadaşı olduk. Ama uzun süreli birlikteliklerde de, hele ki bizim gibi küçük yaşlardan beri birlikteyseniz bazı sorunlar olabiliyor. İnsan büyürken değişiyor, o yüzden birbirinizde olan değişiklikleri de anlamanız, öğrenmeniz gerekiyor. Belki de birlikte değişmeniz gerekiyor. İnsanın ilişkisini dengede tutarken aynı zamanda birey olarak kendisini de ayakta tutması, tek başına karar almayı unutmaması gerekiyor. O kadar yıldır her şeyi birlikte yaptığımızdan, ben kendi kendime, yalnızca kendim için karar vermeyi unutmuşum. Aynı şekilde İstanbul'un da kendine zaman ayırmaya ihtiyacı vardı. Her ne kadar birbirimizi çok sevsek de tartışarak çok yıpratmaya başladık. Bu yüzden de ilişkimizin iyiliği için biraz yalnız kalmaya, kafamızı toplamaya, hayattan ne istediğimizi anlamaya karar verdik. İnsan kendisine saygı duymadan, kendisine bir şey katmadan karşısındakine de katamıyor. Tabi bu karar hiç kolay değildi.

Biz ara vermeye karar verdik ama ara verebildik mi emin değilim. :) 3 ay oldu sanırım, zaman tutmadım bilerek. Biraz kendi kendimize programlar yapmaya çalıştık, ailemizle ve arkadaşlarımızla vakit geçirdik. Ama birbirimizi aramadan duramadık.. Neredeyse her gün konuştuk. Bu ara ikimize de baya iyi geldi aslında. Birtakım kararlar verdik. Önümüzdeki hafta da buluşmaya karar verdik. :) Birlikte yeni hayaller kurmanın ve geçen bu zamanda kendimizle ilgili neler keşfettiğimizi birbirimizle paylaşmanın zamanı geldi... İnşallah bu ara iyi gelmiştir bize. Çok heyecanlıyım.

***

Diş tellerim iki gün önce çıktı! Doktorum braketleri çıkardıktan ve dişlerimi temizledikten sonra artık aynaya bakmaya hazırdım. Doktor elime aynayı verdi ama ben bir türlü bakamadım. Ödüm kopuyordu kötü olacak diye. Cesaretimi toplayıp ucundan az bir bakayım dedim, ardından tekrar gözlerimi kapattım. Korktuğum başıma gelmişti ve aşırı farklı görünüyordum. Dişlerim o kadar düzgün ve büyük göründü ki gözüme, kendimi dişlek gibi hissettim. Herkes çok beğendi ama ben kendime hala alışamadım. Evet aşırı düzgün, hatta diş macunu reklamında falan oynayabilirim ama aşırı mutlu değilim yani. Şu an itibariyle tam iki saattir durmaksızın sakız çiğniyorum, 16 aydır ilk defa. Ağzım ağrıdı, ama değdi.

Haa sağlıktan girmişken, sabah jinekolog randevum vardı. Ve polikistik over sendromunun yenilediğini öğrendim. Yani yumurtalıklarımda tekrar kistler çıkmış... İlaca yeniden başlamak zorundayım. Hayatım boyunca sürekli böyle mi olacak acaba?.. Bu kistler hep tekrarlayacak mı? Çok sinirim bozuldu...

6 Haziran 2018 Çarşamba

Teller Çıkıyor!

Şu an diş doktorumdayım. Benden önceki hastanın çıkmasını bekliyorum. Teller çıkıyoooor !
Dinlediğim şarkı I Will Survive - Cake

3 Haziran 2018 Pazar

İş Değişimi, Gereksiz KPSS Süreci, Yeni Kararlar

Yazarken dinlediğim şarkı: Shadow Man - Spencer Day
                                            Layla - Derek & The Dominos

Şu an gerçekten çok keyifliyim, çok heyecanlıyım.

10 aydır bloga girmemişim. Artık kimse yazmıyor ki diye üzülürken bir baktım bazılarınız hala yazıyorsunuz. Yazılarınızı gördükçe o kadar sevindim, hayatınızda olup bitenleri o kadar merak ettim ki. Hepsini okumaya başlamadan önce kendim de yazmak istedim. 

Buraya en son yazdığımda o nefret ettiğim iş yerinde çalışıyordum. O kadar mutsuz ve umutsuzdum ki... Kendi ofisimi açamayacaktım çünkü çevrem yoktu. İyi bir kuruma giremeyecektim çünkü onların istediği özelliklere sahip değildim. Beni köle gibi kullanan hukuk bürolarında çalışmaya devam edecektim. Aile çevremden hukuki danışmanlığa ihtiyacı olan insanlar da arayıp bedava bilgi almaya devam edecekler, "tanıdık" oldukları için danışmanlık ücreti de talep edemeyecektim. Ben de asla yapmayacağım bir şey yaptım, KPSS'ye girmeye karar verdim ve kursa yazıldım. 

Aslında bu kararı Prag, devlet memuru olarak çalışan mühendis bir arkadaşının hayatını anlattıktan sonra birlikte verdik. Hatırlamayanlar için, Prag fakülteden beri arkadaşım ve şu an en yakın arkadaşım diyebilirim. Arkadaşı Karayolları Genel Müdürlüğü'de çalışıyor ve lojmanda kalıyor. Maaşı yeni başladığı seneden itibaren baya yüksekmiş ve lojman da çok güzel bir semtteymiş. Kız çok güzel bir saatte işten çıkıp eve dönebiliyor, giderleri çok az olduğu için harcamalarını başka bir şeye yönlendirebiliyor, kafası rahat. Sonra biz neden böyle bir şeyi hiç düşünmedik ki? diye düşündük birden bire. Tabi çalıştığım yerdeki aşırı mutsuzluğum ve kurtulma çabamın da baya etkisi vardı. Sanki İstanbul'daki bir devlet kurumunda avukat olmak kolaymış, puanları göklerde değilmiş, ben de çalışırken aynı anda sınava hazırlanabilirmişim gibi, dahası bizim devlet kurumlarımız prestijliymiş de kariyer hedefimmiş gibiiiii, gittim kursa yazıldım. 


İlk başta haftasonu derslerine gittiğimden, oraya gelen ve çoğunluğunu kadınların oluşturduğu çalışan kesim de iyi bir profile sahip olduğundan çok kötü hissetmiyordum. Haftaiçi eve gelince konuları çalışıyordum, her hafta Bursa'ya duruşmaya gittiğimden feribot beklerken ya da yoldayken test çözüyordum. Nasıl olsa sınav Nisan sonu Mayıs başı gibi olacaktı. Birkaç aydan ne kaybederdim ki? Üstelik aynı dönem kardeşimin kız arkadaşı (benim de arkadaşım, ismi Milano olsun) ve Prag da kursa devam ediyordu. Her ne kadar onlar haftaiçi akşam grubu olsalar birlikte devam etmemiz beni motive ediyordu. Bu süreç böyle 3 ay, yani 2017 Kasım ayına kadar devam etti..

Kasım ayının başlarında ben iş bakmaya devam ederken İstanbul Barosu'nun ilanları arasında gördüğüm bir ilana başvurdum. Bursa dönüşü ofise geçeceğim saat çok önemli olmadığından oraya iş görüşmesine gittim. İşveren avukat ile görüştük, inanılmaz tatlı bir kadın. Sohbet ettik, enerjimiz çok iyi tuttu. 2-3 gün içinde dönüş yapacaklarını söylediler. Gerçekten de Perşembe sabahı aradılar ve ne zaman başlayabileceğimi sordular. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Şansıma o gün patronum ofisteydi ve ofise dönüp hemen işten ayrılmak istediğimi söyleyebilirdim. Çünkü normalde gelmiyordu ve onunla konuşana kadar bile günler geçebilirdi. Ofise dönüp hemen konuştum. Artık diğer avukatla çalışamadığımı söyledim ve hazır çıkıyorken onun ne kadar anlaşması imkansız biri olduğunu, ne kadar hata yapmasına rağmen hep başkalarının üzerine yıktığını anlattım. İçim o kadar rahatladı ki anlatamam. Bana neler çektirdi ruh hastası... Ama patronum bana aşırı iyi davrandı. Çok tatlı karşıladı, nasıl mutluysam öyle yapmamı söyledi, istediğimde ofisin kapılarının her zaman açık olduğunu, geri dönebileceğimi söyledi ve ihbar süremi dahi beklemeden çıkabileceğimi söyledi. Sarıldık ayrıldık. Cuma günü de eşyalarımı almak ve veda etmek için ofise gittim. Ve istersem bir hafta dinlenebilecek olmama rağmen hiç dinlenmeden pazartesi günü yeni ofisime başladım.

Yeni ofisim uzun süredir hayal ettiğim gibiydi. Tam bir kadınlar cumhuriyeti. Gencecik kadınlar koca bir ofisi, özel davaları ve şirket davalarını idare ediyorlardı. Üstelik avukatların icra müdürlüklerinde sürünmesi; hacze, muhafazaya gitmeleri falan yoktu. Benle aynı yaşta iki avukatla çalışıyordum. Bir de bizden 10 yaş bile büyük olmayan işveren avukatımız vardı, o da dünyalar tatlısı zaten. Cidden inanılmaz mutluydum. Ben işe girdikten sonra baya giren çıkanlar oldu ama sonra belirli bir kadro oluşturmayı başardık. Şu an 7 aydır orada çalışıyorum. Mutluyum ama tabi ki her iş yerinde olduğu gibi burada da rahatsız eden bazı detaylar var. Aslında çok rahatsız eden bir detay da var ama şu önemli, insanlar gerçekten çok iyi.. Yani kimse birbirinin kuyusunu kazmaya çalışmıyor. Bu bir iş yerinde o kadar bulunmaz bir nimet kii. Ofis detaylarını başka bir yazıya bırakayım ve devam edeyim.

Ben iş değiştirip KPSS kursuna yakın bir yere geçer geçmez yani Kasım ayının ortasında, hemen kursla görüşüp haftaiçi akşam grubuna geçtim. Yani Prag, Milano ve  Milano'nun en yakın arkadaşı ile aynı sınıftaydım. Dolayısıyla 4'ümüz biraz eğleniyorduk da. Sınavlara girmekte ya da test çözmekte yalnız değildim. Aptalca bir şey yapıyor gibi de hissetmiyordum. Ama bir yandan da, eski hukuk bürosunda kurtulma isteğinin verdiği motivasyon azalmıştı çünkü yeni ofisimdeki ortam o kadar iyiydi ki, böyle yerler de varmış, değişiklik için illa o sınavla memur olmam gerekmiyormuş moduna girdim. Bir de haftaiçi akşam grubu kadrosu tam bir embesil kadroydu. Bizim dışımızdaki herkes iktidar destekçisi, derste bile propaganda yapmaya çalışan tiplerden oluşuyordu. Atatürk'e saygıları yoktu. Hatta bir tanesi 15 Temmuz için basılan 1 TL'lerden 15 tane toplamaya çalışıyordu. Bazı sürtüşmeler yaşadık tabi. Aralık sonunda yeni yılı kutlamakla ilgili de saçma sapan konuştuklarında gerekli cevabı verip Whatsapp grubundan da çıktım. Ama KPSS sürecine bomba gibi düşüp benim motivasyonumu tamamen düşüren asıl şey sınavın Temmuz ayına alınması oldu. Nisan sonunda kurtulacağım süreç yaz sonuna kadar uzamıştı. Bütün çalışma motivasyonum yerle bir oldu. Çalıştıklarımı unutacaktım.Yaz sıcağında KPSS ile zaten uğraşamazdım. Üstelik sınavdan sonraya bıraktığım bir sürü şey vardı. Dil kursu, TOEFL sınavı, yüksek lisans... hepsini sınavdan sonraya bırakmıştım. 

Zaman geçtikçe ilk kayıp Prag oldu. yeni bir tiyatro oyununa başladığı için ders günlerinden birinde zaten provaya gidiyordu, diğer iki güne de yavaştan gelmemeye başladı. Sonra iyi bir kurumda iş de bulunca onun da motivasyonu tamamen kayboldu. Ben kendimi biraz daha zorladım. Önce YDS'ye gireceğim için çalışmam lazım diye 3 hafta falan derse gitmedim. İyice uzaklaştım. Bir yerden sonra da tamamen bıraktım. Kursa emek vermiş olduğumdan sınava da öylesine gireceğim ama hiçbir hedefim ya da beklentim yok. Milano ve onun en yakın arkadaşı meslekleri gereği atanmak istiyorlardı. Haklılar da çünkü onların mezun olduğu bölümde özel sektörde iş bulmak çok zor, aynı zamanda şartlar da çok zorlayıcı. İnşallah iyi bir devlet kurumuna atanabilirler.

Şu an kendime başka hedefler koydum. İnanılmaz güzel ve bana keyif veren şeyler yapmaya başladım. İstanbulumla da her şey yolunda :) Bu arada diş tellerim de 3 gün sonra çıkıyor. Umarım gerçekten yazmaya devam edebilirim de hepsini anlatırım. Ama şimdi sizlerin yazılarını okumak istiyorum. <3
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...